• Avukatın sır saklama yükümlülüğünün kapsamı, avukatlık mesleği nedeniyle gerek kendisine danışanların gerekse müvekkillerinin sırlarını içermektedir. Mesleki faaliyet nedeniyle öğrenilmiş şahsi, ailevi, ticari, kurumsal her türlü sır buna dahildir. Avukat mesleğe olan güveni sarsmamalıdır. Avukatın mesleki çalışmasını, kamunun mesleğe olan inancını ve mesleğe güvenini sarsmayacak şekilde, işine sadakatle yürütmelidir. Avukat, hem vazifesinin ifasında hem de özel hayatında güven sarsacak davranışlardan özenle kaçınmalıdır. Avukatın en önemli yükümlülüklerinden birisi, meslek sırlarına ilişkin bilgileri saklamak olup, bu hem hak hem de bir vazifedir.

    1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 36 hükmü, "Sır Saklama" başlığı altında bu düzenlemeye yer vermiştir. Madde hükmüne göre, avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısı ile öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.

    Avukatın sır saklama yükümlülüğü avukata müvekkili aleyhine tanıklıktan çekinme hakkı da vermektedir. Avukatların sır saklama yükümlülüğüne giren konularda tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Buna karşın, iş sahibi muvafakat etmiş olsa dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir ve işbu çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.

    Avukatın sır saklama yükümlülüğü, bir zaman dilimiyle sınırlı olmayıp süresizdir.

  • Boşanma davalarında sıkça karşılaşılan durumlardan biri, tanık ifadelerinin Mahkemece ne şekilde değerlendirileceğidir. Çoğu zaman yaşanan olayların şahidinin, taraflardan birinin yakın akrabaları olduğu görülmektedir. Hayatın olağan akışına göre bu son derece normaldir, zira çoğu zaman evli çiftlerin arasındaki tartışmalar aile çevresinde cereyan etmektedir. Ancak uygulamada, akrabaların yakınlık derecesini dikkate alan Mahkemenin, bu beyanlara itibar etmediği durumlar da olmaktadır.

    Yargıtay’ın geçtiğimiz ay verdiği bir karar, bu konuda izlenmesi gereken yolu şüpheye mahal bırakmayacak şekilde göstermektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/20439 E. 2016/13818 K. sayılı 17.10.2016 tarihli içtihadında, ilke olarak aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Şöyle ki;

    “Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (HMK m. 255) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde davalı-karşı davacı kadının eşine ‘şerefsiz, hayvan oğlu hayvan, erkeklik mi bu’ diyerek hakaret ettiği, ‘biz aşiretiz seni öldürürüm’ diyerek tehdit ettiğine dair ve olaylara çok yakın tanık sözlearine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/20439 E. 2016/13818 K. sayılı 17.10.2016 tarihli içtihadı.)

    Bu içtihat, boşanma davalarında Mahkemelerin tanık beyanlarına yaklaşımında izlenmesi gereken ilkeleri göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Akraba ve hısım tanıklarının beyanları, aksi yönde deliller ve olgular mevcut olmadığında, değerden düşmeksizin itibar edilecektir.

BİZE ULAŞIN

Bizimle görüşmek istediğiniz hukuki konular hakkında iletişime geçebilirsiniz.

AVUKAT TOLGA ERSOY

Hobyar Mh. Ankara Cd. No:31
Hoşağası İşhanı Kat:2 No:307
Sirkeci-Fatih/İSTANBUL
HUKUK BÜROSU

İstanbul'da olan Avukat Tolga Ersoy Hukuk Bürosu tüzel kişiliklere ve şahıslara hukuki hizmet vermektedir. Ağırlıklı olarak Ceza Hukuku alanında Ağır Ceza Avukatı olarak çalışmakta birlikte, Aile Hukuku ve Tazminat Hukuku başta olmak üzere hukukun birçok alanlarında Avukatlık hizmeti sunmaktadır.

SOSYAL MEDYA

Avukat Tolga Ersoy'u Takip Edebilirsiniz.