• Avukatlık mesleğinin tabi olduğu ilke ve kurallar mevcuttur. Avukatlık Meslek Kuralları, Türkiye Barolar Birliği’nin 8-9 Ocak 1971 tarihli IV. Genel Kurulu’nda kabul edilmiş olup, 26 Ocak 1971 tarihli Türkiye Barolar Birliği Bülteni’nde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Avukatlık Meslek Kuralları, hem bir kamu hizmeti hem de bir serbest meslek olan avukatlık mesleğinin düzen ve geleneklerini korumak, kanunların ve hukukun avukatlara tanıdığı hakların belirlenmesi ile kanunların avukata yüklediği vazifelerin eksiksiz ifası maksadıyla belirlenmiştir.
    Meslek ilkelerinin I. Kısmı "Genel Kurallar", II. Kısmı "Yargı Organlarıyla ve Adli Mercilerle İlişkiler", III. Kısmı "Meslektaşlar Arası Dayanışma ve İlişkiler", IV. Kısmı "İş Sahipleriyle İlişkiler", V. Kısmı "Avukatların Barolarla ve TBB ile İlişkileri" şeklinde olup, avukatların her türlü ilişkisinin mahiyetini belirlemiştir. Mesleği ifa eden her avukat, işbu meslek kuralları ile her aşamada bağlı olup, bu hukuki düzenlemelere göre hareket etmek mecburiyetindedir.
  • Hukuk Büromuz, ceza davaları, hukuk davaları, idari davalar ve vergi davaları alanında müvekkillerimize dava takibi ve hukuki danışma hizmeti sunmaktadır. Olağan kanun yollarının tüketilmesine rağmen hak ihlali yaşandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hizmeti sunmaktadır. Bununla birlikte hukuki metinlerin, sözleşmelerin, protokollerin hazırlanması ve müzakeresi, idari başvuruların yapılması ve takibi konularında da müvekkillerimize hizmet sunmaktayız. Hukuk Büromuz, Türkiye Barolar Birliği’nin Meslek İlke ve Kuralları’na bağlı olarak faaliyet göstermekte, bilhassa müvekkillerin her türlü iş sırrı süresiz korunmaktadır.
  • Avukat, ünivesitelerin hukuk fakültesinden mezun olup, bulunduğu şehrin Baro’sunda avukatlık staj eğitimini tamamlayarak Baro’ya kaydolarak hukuki hizmet sunmak suretiyle kamu hizmeti ifa eden bir serbest meslek sahibidir.

    Hukukumuzda kişileri Mahkemelerde ve İcra Dairelerinde herhangi bir kimse temsil edemez. Bir gerçek veya tüzel kişiyi Mahkemede sadece avukat temsil edebilir. Bu nedenle, kişi avukat dışında herhangi bir yakınına vekaletname vererek kendisini davada temsil ettiremez. Bu konuda avukatın tekel hakkı bulunmaktadır.

    Avukatlık mesleği serbest olarak yapılabileceği gibi, bir kuruma, firmaya veya hukuk bürosuna bağlı olarak da ifa edilebilir.

    Avukat, bir gerçek veya tüzel kişiyi, Mahkemelerde, Bölge Adliye Mahkemeleri’nde, Yargıtay’da, Bölge İdare Mahkemeleri’nde, Danıştay’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde temsil edeceği gibi, İcra Dairelerinde, Tüketici Hakem Heyetlerinde, Noterlerde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin her türlü resmi kurum ve kuruluşunda temsil edebilmektedir.

    Avukatlık Kanunu m. 1 hükmü, avukatlığı bir kamu hizmeti ve serbest bir meslek olarak tanımlamış olup, avukatın, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiğini belirtmiştir. Aynı kanunun m. 2 hükmüne göre avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olarak belirlenmiştir. Bu hüküm uyarınca, avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden kişi olarak tanımlanmıştır.

    Avukat, iş veya dava takibi yapabileceği gibi hukuki danışma, sözleşme hazırlanması gibi konularda da hizmet sunabilmektedir.

    Avukatlar, Avukatlık Kanunu’na ve Türkiye Barolar Birliği Meslek İlke Kuralları’na ve ilgili mevzuata tabi olarak görevlerini ifa ederler.

  • Avukata danışmak, bir anlamda önleyici hekimliğe benzer bir durumdur. Çünkü çoğu kişi, hukuken haklarının tamamen bilincinde olsaydı, girişeceği işlerdeki hukuki riskleri tam olarak bilseydi, birçok hatayı yapmamış olurdu. Uygulamada her hukuk bürosu, hukuki danışma bağlamında hizmet sunmaktadır.

    Avukatlar, hukuki konulardaki bilgisini müvekkil ve iş sahiplerine sunarak, birçok riskli durumun, birçok hatanın yapılmasının önüne geçmektedirler.

    Bu bağlamda, avukata danışmak hukuki sorunları doğmadan önlemek neticesi doğurur. Birçok durumda da, doğabilecek riskler göz önüne alınarak, buna ilişkin hukuki tedbirlerin alınmasını sağlar.

    Birçok avukat, meslek hayatında karşılaştığı birçok durumda müvekkillerinin dava aşamasında şu şekilde yakındığına şahit olmuştur: “Ah! Keşke önceden size danışabilseydim bu hataları yapmazdık!” Birçok konuda, avukata danışmak suretiyle daha baştan gerekli hukuki tedbirler alınsaydı, Mahkemelerin iş yükü dahi ciddi şekilde azalır ve ihtilaflar daha doğmadan sona ermiş olurdu.

    Çünkü bir sözleşme akdederken şartları iyi belirlemek ve bir hukuk bürosu ile irtibata geçerek, avukata danışarak, avukatın tecrübesinden istifade ederek hareket etmek önemlidir. Zira bir sözleşmede aleyhimize tek bir maddenin yer alması bize ciddi hukuki sıkıntı verebilir. Evlenirken dahi mal rejimini belirlemek, bunu avukata danışarak, hukukun öngördüğü resmi şekil şartına uygun bir sözleşme akdederek yapmak, birçok hukuki sorunun doğmasını yolun en başında önler. Bir kimse kuralları başta iyi şekilde koyarsa, girişeceği işin risklerini doğru analiz ederse, her türlü süreci daha yolun başında doğru bir yöne kanalize eder ve hukuka uygun hareket edilmesini sağlar. Bu nedenle, avukata danışmak bir anlamda önleyici hekimliğe benzer bir durumdur.

  • Hukukumuzda her bir vatandaş, davasını avukatsız olarak kendisi de açabilir. Davasını bir avukat yardımı olmaksızın kendi başına da davasını ve hukuki işlerini takip edebilir.

    Ancak, avukatlık meslek yaşamımızdaki gözlem ve tecrübelerimiz bu durumun bazı sakıncalarını göstermiştir.

    Bu sakıncalar en başta usul hukuku yönünden görülmektedir. Şöyle ki;

    Bir hukuk davası açılırken dava değeri düşük gösterilip daha sonra ıslah yoluyla işbu dava değeri arttırılma yoluna gidilebilir. Ancak bu noktada “fazlaya ilişkin haklarımız saklıdır” ibaresi yazılmamışsa, dava değerinin daha sonra arttırılması mümkün olmaz.

    Vatandaşlarımız çoğu zaman hukuk davalarını aceleyle açarken, dilekçelerini hiçbir hukuk eğitimi almamış arzuhalcilere yazdırdıkları durumda, bu hatanın büyük oranda yapıldığına avukatlık meslek yaşamımızda tarafı olduğumuz tazminat ve alacak davarında şahit olduk.

    Bu en çok yapılan usul hukuku hatalarından biridir. Ancak tek usul hukuku hatası değildir.

    Kanunlarımızda hak düşürücü süreler vardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda bir dava dilekçesine, bir bilirkişi raporuna cevap verilmesi gereken sınırlı süreler vardır.

    Birçok vatandaş, takip ettiği davalarda bu sürelere riayet etmediği için karşı tarafın usuli itirazları neticesinde hak kaybı yaşanmaktadır.

    Nasıl ki sağlığımızla ilgili bir sorun yaşadığımızda konunun uzmanı bir hekime danışıyor ve tıbbi yardım alıyorsak, hukuki bir sorun yaşadığımızda da bir avukattan görüş ve hukuki hizmet almak en başta usuli yönden hak kayıplarımızın önüne geçmektedir.

  • Avukatın sır saklama yükümlülüğünün kapsamı, avukatlık mesleği nedeniyle gerek kendisine danışanların gerekse müvekkillerinin sırlarını içermektedir. Mesleki faaliyet nedeniyle öğrenilmiş şahsi, ailevi, ticari, kurumsal her türlü sır buna dahildir. Avukat mesleğe olan güveni sarsmamalıdır. Avukatın mesleki çalışmasını, kamunun mesleğe olan inancını ve mesleğe güvenini sarsmayacak şekilde, işine sadakatle yürütmelidir. Avukat, hem vazifesinin ifasında hem de özel hayatında güven sarsacak davranışlardan özenle kaçınmalıdır. Avukatın en önemli yükümlülüklerinden birisi, meslek sırlarına ilişkin bilgileri saklamak olup, bu hem hak hem de bir vazifedir.

    1136 sayılı Avukatlık Kanunu m. 36 hükmü, "Sır Saklama" başlığı altında bu düzenlemeye yer vermiştir. Madde hükmüne göre, avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısı ile öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.

    Avukatın sır saklama yükümlülüğü avukata müvekkili aleyhine tanıklıktan çekinme hakkı da vermektedir. Avukatların sır saklama yükümlülüğüne giren konularda tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Buna karşın, iş sahibi muvafakat etmiş olsa dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir ve işbu çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.

    Avukatın sır saklama yükümlülüğü, bir zaman dilimiyle sınırlı olmayıp süresizdir.

  • Avukatlık mesleği, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na tabidir. Avukatlık Kanunu’nca avukatlığın mahiyeti ve amacı belirlenerek, avukatlık mesleğine kabulden başlayarak, avukatların tabii olduğu tüm hukuki düzenlemeleri içerir. Her avukat, mesleği icra ve görevi ifa sırasında bu düzenlemelere göre hareket etmekle mükelleftir.

    Avukatlık mesleği, avukatın bulunduğu ildeki Baro’ya bağlı olarak ifa edebileceği bir kamu hizmeti ve serbest meslektir. Bu nedenle her avukatın Baro’ya kayıt zorunluluğu vardır. Avukatlar, en başta Avukatlık Kanunu ve TBB Meslek İlke Kuralları olmak üzere ilgili yasal mevzuata bağlıdırlar.

    Avukatlık Kanunu’nun uygulanma şeklini göstermek için 19.06.2002 tarihli 24790 sayılı Resmi Gazete’de neşredilen Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu Yönetmeliği hükümleri dikkate alınmaktadır. Bu Yönetmelik, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.

    Bununla birlikte, mesleğin ifa edilmesini düzenleyen başlıca yönetmelikler, Türkiye Barolar Birliği Adli Yardım Yönetmeliği, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Ortaklığı Yönetmeliği, Türkiye Barolar Birliği Staj Kredi Yönetmeliği ve Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Staj Yönetmeliği olup, avukatlık mesleğinin kuralları kanun ve yasal mevzuat ile düzenlenmiştir. Avukatlar mesleklerini icra ederken bu düzenlemelere tabidir.
  • Ceza Hukuku, gerek Türk Ceza Kanunu’nda ve gerekse özel yasalarda suç olarak tanımlanan fiillerin müeyyidesi olarak hapis yaptırımları verilmesi nedeniyle kişi hürriyetini etkileyecek neticeler doğurabileceğinden bir avukat ile temsil edilmenin çok önemli olduğu bir alandır. Birçok insan, genellikle soruşturma ve kovuşturma aşamasında konunun önemini idrak edememekte, haklarında mahkumiyet kararı verildiğinde avukat arayışına girmektedir. Ancak ceza dosyasında azami düzeyde lehe olacak hükümlerin işletilebilmesi için avukatın kolluk ifadesinden başlayan en erken safhafa dosyaya müdahil olunması önemlidir. Çünkü yanlış bir karakol ifadesinde yanlış yer alan birkaç ibare dahi, kişiyi sonraki soruşturma ve kovuşturma evrelerinde ciddi sıkıntılara sokabilecektir. Savunma hakkı kutsaldır ve her bireyin kendini en iyi şekilde savunabilmesi için konuya dair uzman avukattan savcılık dosyası takibi ve kamu davasının takibi alanında hizmet almasında hukuki fayda vardır.

    Ceza Hukuku dosyalarında suçun niteliğine göre Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama yapılmaktadır.

    Özel Ceza yasalarından kaynaklı bir kısım suçların ise farklı mahkemeleri mevcuttur. Örneğin, İcra ve İflas Suçları için İcra Ceza Mahkemeleri’nde ve Fikri Mülkiyet Suçları için Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’nde ceza yargılaması yapılmaktadır.

    Suçtan zarar gören şahıslar, soruşturma aşamasında müşteki olarak ve ceza safhasında katılma talebinin kabulü halinde katılan olarak ceza dosyasında taraf olurlar. Hakkında suç işlendiği şüphesi olan kişi ise soruşturma safhasında şüpheli olarak soruşturulur, hakkında iddianame düzenlenmesi akabinde ceza dosyasında sanık olarak yargılanır. Hem suçtan zarar gören taraf, hem de yargılanan sanık kendilerini avukat ile temsil ettirebilmektedir.

    Türk Ceza Kanunu ve yasal mevzuat temelinde tanımlanan bir suçun vuku bulması temelinde, suç mahallinin bağlı olduğu adliyenin Başsavcılığınca soruşturma dosyası açılmaktadır. Bu süreçte, dosya konusu suç ile ilgili olarak deliller toplanmakta ve tanık ifadeleri alınmaktadır. Bu sürecin tamamlanması akabinde ise, Savcılık yeterli delile ulaşıldığını düşünür ve suçu sabit görürse İddianame düzenleyerek ilgili mahkemesine göndermektedir. Bu mahkeme, suçun niteliğine göre Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi olmaktadır. Açılmış olan bir savcılık dosyasının müşteki (suçtan zarar gören) ve şüpheli taraf olmak üzere iki tarafı bulunmaktadır. Dosya takibinde her iki tarafın da delil toplanmasına katkıda bulunma hakkı mevcuttur. Müşteki tarafın dosyasını avukatla takip etmesi, maddi vakıaya ilişkin delillerin ibrazı, hukuki değerlendirmenin içtihatların dikkate alınarak yapılması, dosya safhalarının takibi, katılma talebinde bulunulması ve gerekli itirazların yapılması safhalarında önem arz etmektedir. Şüpheli yönünden ise karakol ifadesinin verilmesine eşlik edilmesi, tutukluluğa itiraz edilmesi, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin takip edilmesi, savunmaların sunulması, koşullarının oluşması halinde beraat talep edilmesi, beraatin mümkün olmadığı durumlarda ise lehe olan tüm hükümlerin uygulanmasını talep etmeleri, karara karşı kanun yollarına başvurmaları, tüm bu işlemler kişi hürriyetini etkileyeceği için önem arz etmektedir.

    Hukuk büromuzca, Ceza Hukuku’nun her alanında hem suçtan zarar gören taraf vekili hem de sanık vekili olarak, ceza dosyalarının tüm safhalarında avukatlık hizmeti verilmektedir.
  • Türk Medeni Kanunu, nişanlanma ve evlenmeyi düzenlediği gibi, evliliği sona erdiren durumları da düzenlemiştir. Boşanma, ancak Mahkeme kararı ile mümkündür. Boşanma davaları, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davaları olmak üzere iki türdür.

    Anlaşmalı boşanma davaları, bir protokole dayalı olarak Mahkeme’ye başvuru suretiyle gerçekleşir. Her ne kadar kolay bir yol gibi görünse de, kişilerin haklarının azami düzeyde korunabilmesi için sürecin avukat eşliğinde takibinde fayda vardır.

    Tarafların arasında irade uyuşmazlığı nedeniyle anlaşma sağlanamaması halinde, çekişmeli boşanma davası açılmaktadır. Çekişmeli boşanma davası, zina yapılması, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi sebeplere dayanılarak açılabileceği gibi, terk, hayata kast, kötü ve onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı gibi sebeplerle de boşanma davası açılabilmektedir. Burada kusurlu tarafa karşı maddi ve manevi tazminata hükmedilmektedir.

    Boşanma davalarında, Mahkeme boşanma sebepleriyle birlikte, müşterek çocukların kimde kalacağı konusunu da değerlendirmektedir. Pedagog görüşü alınarak, geçici velayet ebeveynlerden birine verilmekte, diğer ebeveynin de ayın hangi günü çocukları göreceği düzenlenmektedir.

    Boşanma davalarında tedbir nafakası talebi ile, ilamla birlikte yoksulluk ve iştirak nafakalarına hükmedilebilmektedir. Bunun için Mahkeme kolluk marifetiyle tarafların sosyal ve ekonomik durumunu araştırmakta, buna göre nafakaya hükmetmektedir.
    Boşanma davalarında, ziynet takılarının bozdurulmuş olması halinde ziynet talebinde de bulunulabilecektir. Keza ziynet davasının ayrı bir dava olarak da ikamesi mümkündür.

    Boşanma ilamının kesinleşmesi sonrasında, mal rejimi davası açılmasına hak kazanılmaktadır.

    Tüm bu süreçlerde, kişinin haklarının azami düzeyde korunabilmesi için davanın uzman bir boşanma avukatıyla takip edilmesinde hukuki yarar vardır.

BİZE ULAŞIN

Bizimle görüşmek istediğiniz hukuki konular hakkında iletişime geçebilirsiniz.

AVUKAT TOLGA ERSOY

Hobyar Mh. Ankara Cd. No:31
Hoşağası İşhanı Kat:2 No:307
Sirkeci-Fatih/İSTANBUL
HUKUK BÜROSU

İstanbul'da olan Avukat Tolga Ersoy Hukuk Bürosu tüzel kişiliklere ve şahıslara hukuki hizmet vermektedir. Ağırlıklı olarak Ceza Hukuku alanında Ağır Ceza Avukatı olarak çalışmakta birlikte, Aile Hukuku ve Tazminat Hukuku başta olmak üzere hukukun birçok alanlarında Avukatlık hizmeti sunmaktadır.

SOSYAL MEDYA

Avukat Tolga Ersoy'u Takip Edebilirsiniz.