Uluslararası Ticaret Hukuku
Uluslararası Ticaret Hukuku, devletler sınırını aşan ticari ilişkileri düzenleyen bir hukuk dalı olup; sözleşme serbestisi, tahkim, çifte vergilendirme ve yabancı yatırım gibi mefhumları içerir. Bu alan, milletlerarası sözleşmeler, iç hukuk normları ve yüksek yargı içtihatları ışığında şekillenir. Şirketlerin, uluslararası düzeyde hukuka uygun ve sürdürülebilir ticari faaliyetler yürütebilmesi için bu hukuk disiplinine vakıf olmaları zaruridir.
Uluslararası ticaret hukuku, devlet sınırlarını aşan ticari ilişkilerin düzenlenmesini konu alan, milletlerarası normlarla şekillenen ve iç hukuktaki yansımalarıyla işleyiş bulan bir hukuk dalıdır. Bu alanın temel mefhumları; akit serbestisi, tarafların eşitliği, sözleşme özgürlüğü ve uyuşmazlıkların tahkim veya yargı nezdinde çözüm yollarıdır. Bilhâssa ticari faaliyetlerin global ölçekte çeşitlenmesiyle birlikte, bu hukuk dalının önemi daha da artmıştır.
Türk hukuk sistemi, uluslararası ticaretin kurallarını belirlerken hem mukarrerat haline gelmiş ulusal içtihatları hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin mülâhazalarını dikkate alarak bir nevi hibrit sistem oluşturmuştur. Bu itibarla, müesses nizamın sadece iç hukuk hükümlerine dayanmadığı, uluslararası metinlerin ve teamüllerin de dikkate alındığı izahtan varestedir.Bu noktada sorulması gereken ilk soru şudur: Türk mahkemeleri, uluslararası ticari uyuşmazlıklarda hangi kaynaklara tevilen karar vermektedir? Cevaben belirtmek gerekir ki, Türk mahkemeleri öncelikle iç hukuktaki düzenlemelere, bilâkis Türk Borçlar Hukuku ve Türk Ticaret Hukuku çerçevesinde yer alan düzenlemelere dayanmakta; lâkin uyuşmazlığın milletlerarası bir boyut taşıdığı hâllerde Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) hükümleri mucibince yabancı hukukun uygulanmasına da hükmedebilmektedir.
Bir sözleşmenin taraflarından birinin yabancı olması, tek başına söz konusu akdin uluslararası ticaret hukuku kapsamında değerlendirilmesi için kâfi değildir. Tarafların mukim oldukları ülkelerin mevzuat farklılıkları, sözleşmenin ifa yeri, ödeme aracı, teslim şekli gibi unsurlar da sözleşmeye milletlerarası bir mâhiyet kazandırabilir. Hâliyle bu tür sözleşmelerde, ICC’nin (Milletlerarası Ticaret Odası) hazırladığı Incoterms kurallarına sıklıkla müracaat edilmektedir.
Türk içtihat dünyasında, bu tür kuralların bağlayıcılığı hususunda farklı yaklaşımlar sergilenmişse de, ekseriyetle Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri bu tür teamüllerin ticari hayatın gereklerine uygun olduğu kanaatiyle karar tesis etmektedir. Telâkki edildiği üzere, bu uygulamalar hem taraflar arasındaki güveni artırmakta hem de ihtilafen doğabilecek belirsizliklerin önüne geçmektedir.
Anlaşmazlıkların çözümünde, tarafların sıklıkla tahkim şartı öngörmesi, ticari uyuşmazlıkların süratle ve uzman kişiler marifetiyle çözülmesini temin etmektedir. Ne var ki, Türk mahkemeleri, tahkim ilâmının icrası aşamasında kamu düzeni denetimi yapmakta ve bu bağlamda zaman zaman yabancı tahkim kararlarını tanımakta tereddüt göstermektedir. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin müteaddiden verdiği kararlarda bu denetimin sınırlarının dar tutulması gerektiği vurgulanmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatları da, adil yargılanma hakkının ticari davalar açısından da geçerli olduğunu ortaya koymuş ve böylece tahkim yargılamalarında taraf eşitliği ilkesine bilhassa dikkat edilmesi gerektiği yönünde yönlendirici olmuştur. Bu içtihatlar ışığında Türk yargı mercilerinin, uyuşmazlıkların çözümünde taraflardan birini kayırmaması gerektiği ve bu hususun sadece şekli değil, maddi anlamda da tesis edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Uluslararası ticari uyuşmazlıklarda mahkemelerin verdiği ilâmlar sadece iç hukuku değil, aynı zamanda tarafların menfaatlerini de doğrudan etkilediğinden, hâkimlerin hem iç hukuka hem de milletlerarası normlara vakıf olması elzemdir. Aksi takdirde, yargı kararlarının yabancı mahkemelerce tenfizi veya tanınması güçleşmekte, bu da ticaretin güvenliğini zedelemektedir.
Bu bağlamda ikinci bir sual daha anlam kazanmaktadır: Uluslararası ticarette sözleşme yapılırken hangi hukukun uygulanacağı nasıl belirlenmelidir? Şöyle ki, taraflar sözleşmede açıkça bir hukuk sistemine işaret etmemişlerse, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu hükümlerince akdin en sıkı bağlı olduğu hukuk uygulanacaktır. Bu durumda, ifa yeri, tarafların ticari merkezleri, sözleşme dili ve para birimi gibi unsurlar tetkik edilerek değerlendirme yapılır.
İcra edilebilirlik açısından, yabancı mahkemelerce verilen kararların Türkiye'de tenfizi için 5718 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Burada dikkat çeken husus, tenfiz talebinde bulunan tarafın, karşı tarafın savunma hakkına riayet ettiğini ispat etmesi gerekliliğidir. Aksi hâlde, karar ne kadar haklı görünürse görünsün, Türk mahkemelerince tanınması mümkün olmayacaktır.
Yargıtay içtihatları göstermektedir ki, uluslararası ticari sözleşmelerdeki hükümler, tarafların iradelerine binâen şekillense dahi, kamu düzenine aykırılık taşıması hâlinde hükümsüz sayılabilecektir. Bu durum, ticari serbestliğin mutlak olmadığını, belli sınırlarla kayıtlı olduğunu ortaya koyar. Mefhum olarak bu, hukuk düzeninin ticari yaşamı koruduğu kadar toplumun genel menfaatini de göz önünde bulundurduğunu gösterir.
Uluslararası ticaret hukuku bakımından sözleşme öncesi görüşmelerin (culpa in contrahendo) Türk hukukunda belirli ölçüde korunduğu ve dürüstlük kuralı çerçevesinde yorumlandığı da müşahede edilmektedir. Müstesna bazı kararlar dışında, bu tür yükümlülüklere aykırılığın tazmin sorumluluğu doğurduğu yönünde kanaat hâsıl olmuştur.
Öte yandan, ticaretin dijitalleşmesiyle birlikte e-ticaret sözleşmeleri de milletlerarası nitelik kazanmıştır. Bu hâl, Türk hukuk sisteminde mevcut olan yazılı sözleşme arama eğilimini dönüştürmekte ve elektronik sözleşmelerin geçerliliği meselesi üzerine yeni mülâhazalar doğurmaktadır. Hâliyle, Türk içtihatlarında bu konuda yeknesaklık sağlanabilmiş değildir.
Ticaret hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda, tarafların delil sunma yükümlülüğü, dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Delil ibrazında kötü niyetli davranışların bulunması, mahkemece telâkki edilmesi hâlinde aleyhe sonuçlar doğurabilecektir. Bu durum, uyuşmazlığın taraflarının yalnızca iddialarını değil, bu iddiaları ispat araçlarını da hukukî ilkelere uygun şekilde sunmalarını gerekli kılmaktadır.
Uluslararası ticaretin tarafı olan kişi ve kurumların, sadece ekonomik çıkarlarını değil, aynı zamanda hukukî güvenliklerini de teminat altına alacak bir hukukî altyapıya ihtiyaçları vardır. Bu noktada, uygulamada ortaya çıkabilecek belirsizliklerin ve müphem hükümlerin önlenmesi açısından, meselenin uzmanı tarafından yapılacak tetkik, yalnızca hukuken değil, ticari istikrar açısından da elzemdir. Dolaylı da olsa belirtmek gerekir ki, milletlerarası düzeyde oluşabilecek ihtilafların çözümünde, ilgili süreçlerin tafsilâtla ele alınması ve uygun stratejilerin belirlenmesi adına teknik bilgiye sahip bir profesyonelin mülâhazasına başvurulması, netice itibarıyla en makul yol olarak telâkki edilmelidir.
Hukuk Büromuzca, uluslararası ticaret hukuku alanında sunulan başlıca hizmetler şu şekildedir:
Yabancı şirketler ile yapılacak akitlerin tanzimi ve değerlendirilmesi: Milletlerarası nitelikteki sözleşmelerin hazırlanması ve değerlendirilmesi sürecinde, taraf iradelerinin açık, anlaşılabilir ve hukuken bağlayıcı şekilde yansıtılması, uluslararası sözleşme hukukunun temel ilkeleriyle uyum hâlinde gerçekleştirilmelidir. Bu süreçte, söz konusu akitlerin Türk mevzuatına, uluslararası teamüllere ve taraflarca tercih edilen hukuk sistemine uygunluğu, tafsilâtla tetkik edilmelidir. Şöyle ki, Anayasa Mahkemesi'nin müteaddiden işaret ettiği üzere, tarafların sözleşme serbestîsi, kamu düzeniyle sınırlandırılabilir. Bu itibarla, sözleşme hükümlerinin, ileride doğabilecek ihtilafların önüne geçecek nitelikte açık ve net hükümler içermesi, bilhâssa hukuk bürosu tarafından yapılan düzenlemelerde telâkki edilen bir zaruret hâline gelmektedir.
Yurtdışına yapılacak yatırımlarda, yatırım yapılacak ülkenin ticaret hukuku, yabancı sermaye yatırımları mevzuatı, vergi hukuku, iş hukuku ve sair mevzuatı hakkında inceleme yapılması ile yazılı ve sözlü bilgilendirme yapılması: Yurt dışına yapılacak yatırımlar, sadece ekonomik açıdan değil, hukukî yönüyle de titizlikle planlanmalıdır. Bu bağlamda yatırım yapılacak ülkenin ticaret, vergi ve iş hukuku gibi mevzuatlarının tafsilâtla mütalaa edilmesi; ilgili normların yatırımcı lehine sonuç doğurup doğurmayacağının belirlenmesi icap eder. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin iş ve yatırım özgürlüğüne dair içtihatları, bu değerlendirmelerde göz önünde bulundurulmalı; müteakip süreçte çıkabilecek ihtilaflar, daha en baştan tahayyül edilerek önleyici hukuk yaklaşımı benimsenmelidir. Netice itibarıyla, mevzuatın öngördüğü imkânlar dâhilinde yapılan bu tetkik, yatırımcının hukuken korunmasını temin eder.
Yabancı şirketler ile kurulan ticari ilişkilerden kaynaklanan ihtilaflarda, Türk hukuku ve Uluslararası düzenlemeler temelinde hukuki değerlendirme yapılması: Uluslararası ticari ilişkilerde doğan uyuşmazlıkların çözümünde, taraflar arasında geçerli olacak hukuk sisteminin belirlenmesi, uyuşmazlığın mâhiyetine göre tahkim veya adli yargı yoluna başvurulması gibi konular, mukarrerat hâlini almış içtihatlar doğrultusunda değerlendirilmektedir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri'nin kararları, bilâkis bu gibi ihtilaflarda taraflar arasında denge gözetilerek adaletin tesisi yönünde hüküm tesis edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Hâliyle, bu tür değerlendirmeler yapılırken yalnızca Türk hukuku değil, taraflarca seçilmiş olan yabancı hukuk sistemi ve milletlerarası sözleşme normları da tevilen dikkate alınmalıdır.
Uluslararası Ticaret Hukuku kapsamında nitelikli sözleşmelerden; ICC Model Uluslararası Satış Sözleşmesi başta olmak üzere; franchising, distribütörlük ve sole agency anlaşmalarının ve karma akitlerin hazırlanması: Uluslararası ticarette sıkça kullanılan sözleşme türlerinin, bilhassa ICC (International Chamber of Commerce) tarafından geliştirilen model metinler esas alınarak hazırlanması, taraflar arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi açısından elzemdir. Franchising, distribütörlük ve sole agency sözleşmeleri gibi yapıların, taraf yükümlülüklerini ve münhasırlık ilişkilerini açıkça düzenlemesi gerekmektedir. Karma akitlerin ise, hâliyle birden fazla sözleşme tipini bünyesinde barındırdığı göz önüne alındığında, bunların hazırlanması sırasında anayasal mülkiyet güvenceleri ve AİHM’in özel mülkiyet korumasına dair içtihatları da göz ardı edilmemelidir. Bu hizmet, sözleşmelerin hukukî geçerliliği ve icra kabiliyeti açısından mühimdir.
Ulusal şirketlerin Avrupa Birliği Hukuku ve Avrupa Topluluğu hukuk normları hakkında bilgilendirilmesi: Avrupa Birliği ile iş yapan ya da yapmayı tahayyül eden ulusal şirketler için, AB mevzuatının ve Avrupa Topluluğu hukuku normlarının tetkiki ve doğru yorumlanması büyük önem arz eder. Şöyle ki, rekabet hukuku, çevre mevzuatı, tüketici koruma ve gümrük düzenlemeleri gibi alanlarda AB normlarıyla uyumsuz faaliyetler, yaptırım doğurabilir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararları ve Avrupa Konseyi'nin tavsiye kararları bu bağlamda yol gösterici nitelik taşımakta olup, şirketlerin faaliyetlerini bu normlara uygun hâle getirmeleri zarurettir. Bu hizmet, şirketlerin Avrupa pazarında varlık gösterebilmesi için hukukî istikrar sağlar.
Uluslararası yatırımlarda vergi ve çifte vergilendirme konularında hukuki mütalaa verilmesi. Dış Ticaret mevzuatı ve GATT hükümlerine uygun şekilde bilgilendirme yapılması suretiyle ihracatçı şirketlerin faaliyetlerinin bu düzenlemelere uygun yürütülmesinin sağlanması: Çifte vergilendirme anlaşmalarının doğru yorumlanması ve uygulanması, hem maliyet hem de hukuki sorumluluk açısından belirleyicidir. Uluslararası vergilendirme ilkelerine göre, mükerrer vergilendirmenin önlenmesi, yatırımcıya hukukî güvenlik sağlar. GATT hükümleri ve dış ticaret mevzuatındaki gelişmeler, ihracatçıların faaliyetlerini nasıl şekillendirmesi gerektiği konusunda belirleyici rol oynamaktadır. Bilhassa bu hususlarda verilen mütalaalar, hukuk bürosu tarafından yapılan tafsilatlı araştırmalara ve müktesep bilgiye dayanmakta olup, içtihatların ruhuna uygun şekilde teşekkül etmektedir. Bu sayede, şirketlerin uluslararası pazarda güvenle hareket etmeleri temin olunmaktadır.
Yabancı sermaye transferi ve yatırım teşvikleri konusunda hukuki danışmanlık hizmeti: unulması: Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye sermaye transferi gerçekleştirmeleri hâlinde, karşılaşabilecekleri idari ve hukukî prosedürlerin tetkiki ve yatırım teşvik mevzuatına uygun yönlendirme yapılması zaruridir. Zira bu tür yatırımlarda sıklıkla karşılaşılan bürokratik engeller ve mevzuat farklılıkları, işlemlerin yavaşlamasına veya iptaline sebebiyet verebilir. Hâlbuki teşvik sistemleri sayesinde yatırımcılara sağlanan vergi muafiyetleri, gümrük avantajları ve benzeri uygulamalar, hukuki çerçevede doğru yorumlanmalı ve yatırımcı lehine istifade edilmelidir. Bölge Adliye Mahkemelerinin kararları, bu konuların yatırımcı lehine tevilen ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu itibarla, danışmanlık hizmeti, yatırım süreçlerinin hukuka uygun ve etkin şekilde yürütülmesini sağlar.
Yabancı şirketler ile yapılacak akitlerin tanzimi ve değerlendirilmesi: Milletlerarası nitelikteki sözleşmelerin hazırlanması ve değerlendirilmesi sürecinde, taraf iradelerinin açık, anlaşılabilir ve hukuken bağlayıcı şekilde yansıtılması, uluslararası sözleşme hukukunun temel ilkeleriyle uyum hâlinde gerçekleştirilmelidir. Bu süreçte, söz konusu akitlerin Türk mevzuatına, uluslararası teamüllere ve taraflarca tercih edilen hukuk sistemine uygunluğu, tafsilâtla tetkik edilmelidir. Şöyle ki, Anayasa Mahkemesi'nin müteaddiden işaret ettiği üzere, tarafların sözleşme serbestîsi, kamu düzeniyle sınırlandırılabilir. Bu itibarla, sözleşme hükümlerinin, ileride doğabilecek ihtilafların önüne geçecek nitelikte açık ve net hükümler içermesi, bilhâssa hukuk bürosu tarafından yapılan düzenlemelerde telâkki edilen bir zaruret hâline gelmektedir.
Yurtdışına yapılacak yatırımlarda, yatırım yapılacak ülkenin ticaret hukuku, yabancı sermaye yatırımları mevzuatı, vergi hukuku, iş hukuku ve sair mevzuatı hakkında inceleme yapılması ile yazılı ve sözlü bilgilendirme yapılması: Yurt dışına yapılacak yatırımlar, sadece ekonomik açıdan değil, hukukî yönüyle de titizlikle planlanmalıdır. Bu bağlamda yatırım yapılacak ülkenin ticaret, vergi ve iş hukuku gibi mevzuatlarının tafsilâtla mütalaa edilmesi; ilgili normların yatırımcı lehine sonuç doğurup doğurmayacağının belirlenmesi icap eder. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin iş ve yatırım özgürlüğüne dair içtihatları, bu değerlendirmelerde göz önünde bulundurulmalı; müteakip süreçte çıkabilecek ihtilaflar, daha en baştan tahayyül edilerek önleyici hukuk yaklaşımı benimsenmelidir. Netice itibarıyla, mevzuatın öngördüğü imkânlar dâhilinde yapılan bu tetkik, yatırımcının hukuken korunmasını temin eder.
Yabancı şirketler ile kurulan ticari ilişkilerden kaynaklanan ihtilaflarda, Türk hukuku ve Uluslararası düzenlemeler temelinde hukuki değerlendirme yapılması:Uluslararası ticari ilişkilerde doğan uyuşmazlıkların çözümünde, taraflar arasında geçerli olacak hukuk sisteminin belirlenmesi, uyuşmazlığın mâhiyetine göre tahkim veya adli yargı yoluna başvurulması gibi konular, mukarrerat hâlini almış içtihatlar doğrultusunda değerlendirilmektedir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri'nin kararları, bilâkis bu gibi ihtilaflarda taraflar arasında denge gözetilerek adaletin tesisi yönünde hüküm tesis edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Hâliyle, bu tür değerlendirmeler yapılırken yalnızca Türk hukuku değil, taraflarca seçilmiş olan yabancı hukuk sistemi ve milletlerarası sözleşme normları da tevilen dikkate alınmalıdır.
Uluslararası Ticaret Hukuku kapsamında nitelikli sözleşmelerden; ICC Model Uluslararası Satış Sözleşmesi başta olmak üzere; franchising, distribütörlük ve sole agency anlaşmalarının ve karma akitlerin hazırlanması: Uluslararası ticarette sıkça kullanılan sözleşme türlerinin, bilhassa ICC (International Chamber of Commerce) tarafından geliştirilen model metinler esas alınarak hazırlanması, taraflar arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi açısından elzemdir. Franchising, distribütörlük ve sole agency sözleşmeleri gibi yapıların, taraf yükümlülüklerini ve münhasırlık ilişkilerini açıkça düzenlemesi gerekmektedir. Karma akitlerin ise, hâliyle birden fazla sözleşme tipini bünyesinde barındırdığı göz önüne alındığında, bunların hazırlanması sırasında anayasal mülkiyet güvenceleri ve AİHM’in özel mülkiyet korumasına dair içtihatları da göz ardı edilmemelidir. Bu hizmet, sözleşmelerin hukukî geçerliliği ve icra kabiliyeti açısından mühimdir.
Ulusal şirketlerin Avrupa Birliği Hukuku ve Avrupa Topluluğu hukuk normları hakkında bilgilendirilmesi: Avrupa Birliği ile iş yapan ya da yapmayı tahayyül eden ulusal şirketler için, AB mevzuatının ve Avrupa Topluluğu hukuku normlarının tetkiki ve doğru yorumlanması büyük önem arz eder. Şöyle ki, rekabet hukuku, çevre mevzuatı, tüketici koruma ve gümrük düzenlemeleri gibi alanlarda AB normlarıyla uyumsuz faaliyetler, yaptırım doğurabilir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararları ve Avrupa Konseyi'nin tavsiye kararları bu bağlamda yol gösterici nitelik taşımakta olup, şirketlerin faaliyetlerini bu normlara uygun hâle getirmeleri zarurettir. Bu hizmet, şirketlerin Avrupa pazarında varlık gösterebilmesi için hukukî istikrar sağlar.
Uluslararası yatırımlarda vergi ve çifte vergilendirme konularında hukuki mütalaa verilmesi. Dış Ticaret mevzuatı ve GATT hükümlerine uygun şekilde bilgilendirme yapılması suretiyle ihracatçı şirketlerin faaliyetlerinin bu düzenlemelere uygun yürütülmesinin sağlanması: Çifte vergilendirme anlaşmalarının doğru yorumlanması ve uygulanması, hem maliyet hem de hukuki sorumluluk açısından belirleyicidir. Uluslararası vergilendirme ilkelerine göre, mükerrer vergilendirmenin önlenmesi, yatırımcıya hukukî güvenlik sağlar. GATT hükümleri ve dış ticaret mevzuatındaki gelişmeler, ihracatçıların faaliyetlerini nasıl şekillendirmesi gerektiği konusunda belirleyici rol oynamaktadır. Bilhassa bu hususlarda verilen mütalaalar, hukuk bürosu tarafından yapılan tafsilatlı araştırmalara ve müktesep bilgiye dayanmakta olup, içtihatların ruhuna uygun şekilde teşekkül etmektedir. Bu sayede, şirketlerin uluslararası pazarda güvenle hareket etmeleri temin olunmaktadır.
Yabancı sermaye transferi ve yatırım teşvikleri konusunda hukuki danışmanlık hizmeti sunulması: Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye sermaye transferi gerçekleştirmeleri hâlinde, karşılaşabilecekleri idari ve hukukî prosedürlerin tetkiki ve yatırım teşvik mevzuatına uygun yönlendirme yapılması zaruridir. Zira bu tür yatırımlarda sıklıkla karşılaşılan bürokratik engeller ve mevzuat farklılıkları, işlemlerin yavaşlamasına veya iptaline sebebiyet verebilir. Hâlbuki teşvik sistemleri sayesinde yatırımcılara sağlanan vergi muafiyetleri, gümrük avantajları ve benzeri uygulamalar, hukuki çerçevede doğru yorumlanmalı ve yatırımcı lehine istifade edilmelidir. Bölge Adliye Mahkemelerinin kararları, bu konuların yatırımcı lehine tevilen ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu itibarla, danışmanlık hizmeti, yatırım süreçlerinin hukuka uygun ve etkin şekilde yürütülmesini sağlar.
Uluslararası inşaat ve mühendislik projelerinde FIDIC sözleşmeleri kapsamında hukuki danışmanlık sağlanması: FIDIC (Fédération Internationale Des Ingénieurs-Conseils) sözleşmeleri, uluslararası inşaat hukukunun en yaygın uygulanan sözleşme tiplerinden biridir ve teknik detayların yanı sıra sözleşmesel yükümlülükleri de ayrıntılı şekilde düzenlemektedir. Hâliyle bu sözleşmelerin hazırlanması ve yorumlanması, yalnızca mühendislik bilgisi değil, aynı zamanda hukuki bir mütalaa süreci gerektirir. Gerek Yargıtay'ın gerekse Bölge Adliye Mahkemesi'nin müteaddiden vurguladığı gibi, mühendislik sözleşmelerindeki aykırılıklar, genellikle idari şartnameler ile sözleşme metni arasındaki çatışmalardan kaynaklanmakta olup, bu tür ihtilaflar, taraf iradeleri binâen düzenlenen hükümlerle bertaraf edilebilir. FIDIC şartlarının doğru uygulanması hâlinde, inşaat projelerinde taraflar arasındaki hukukî istikrar sağlanmakta ve netice itibarıyla risk yönetimi daha etkin hâle gelmektedir.
Uluslararası marka, patent ve fikrî mülkiyet haklarının korunmasına yönelik sözleşmelerin hazırlanması ve ihlâl hâllerine ilişkin hukuki değerlendirme yapılması: Fikrî mülkiyet hakları, sınır ötesi ticarette en çok ihlale uğrayan alanlardan biridir. Uluslararası marka ve patent koruması için WIPO sözleşmeleri ve TRIPS anlaşması gibi uluslararası metinlere uygun sözleşmelerin hazırlanması, bilhâssa teknoloji transferi, lisans anlaşmaları ve distribütörlük ilişkilerinde zaruridir. Hâliyle bu alandaki ihlâllerin çözümü, yalnızca ulusal mahkemelerde değil, uluslararası tahkim ve arabuluculuk yollarında da ele alınmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararları, fikrî mülkiyetin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuş, AİHM de bu yönde müstakar içtihatlar geliştirmiştir. Bu bağlamda hukuk bürosu tarafından hazırlanan sözleşmeler, hem koruma kapsamını genişletmekte hem de taraflar açısından öngörülebilirliği artırmaktadır.
Uluslararası elektronik ticaret işlemlerine ilişkin hukuki çerçevenin oluşturulması ve veri koruma yükümlülüklerine dair bilgilendirme sağlanması: Elektronik ortamda gerçekleşen uluslararası işlemlerde, hem e-ticaret düzenlemeleri hem de kişisel verilerin korunmasına ilişkin hükümler kritik önem taşır. Bu itibarla, veri akışının sınır ötesi niteliği dikkate alınarak, söz konusu işlemlerin GDPR, KVKK ve sair düzenlemelere uygun hâle getirilmesi gerekmektedir. Avrupa Konseyi'nin 108 sayılı sözleşmesi, bu anlamda Türkiye'nin de taraf olduğu ve iç mevzuatla entegre edilmesi gereken önemli bir metindir. Hâliyle hukukî çerçevenin oluşturulması, tarafların yükümlülüklerini ihlâl etmeksizin ticari faaliyet yürütmesini sağlar. Şayet bu yükümlülüklere riayet edilmezse, müeyyide riskleri doğmakta ve şirketler ağır idarî yaptırımlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle, tafsilâtla yapılacak tetkik ve danışmanlık hizmeti, ileride doğabilecek ihlâl ihtimallerini asgarî seviyeye indirir.
Yabancı ortaklı şirket kuruluşları, birleşmeleri ve tasfiyelerine ilişkin hukuki danışmanlık verilmesi:
Yabancı sermayeli şirketlerin kuruluş süreci, diğer ticari işletmelere kıyasla daha kompleks hukuki prosedürler içermektedir. Gerek Ticaret Sicili uygulamaları gerekse dış kaynaklı sermayeye dair düzenlemeler, dikkatle yorumlanmalıdır. Ayrıca, birleşme ve tasfiye işlemlerinde yabancı ortakların mevzuattan doğan yükümlülüklerinin eksiksiz yerine getirilmesi gerekir. Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında, bu işlemlerin şeklen tamamlanmasının tek başına yeterli olmadığı; işlemin mâhiyeti itibarıyla kamu düzeni ve alacaklı hakları bakımından da tetkike tâbi tutulması gerektiği vurgulanmaktadır. Hâliyle bu bağlamda yapılan hukuki danışmanlık, hem taraflarca arzu edilen neticeyi sağlar hem de ileride çıkabilecek ihtilafların önüne geçilmesine imkân tanır.
Uluslararası sermaye piyasası işlemlerinde hukukî değerlendirme ve uyum hizmetlerinin sağlanması:
Sermaye piyasalarının uluslararası ölçekte entegrasyonu, yatırımcıların farklı ülke borsalarında işlem yapmalarını mümkün kılmakta; bu durum ise çeşitli yargı alanlarının mevzuatları arasında uyum gerektirmektedir. Şirketlerin halka arzı, borçlanma araçları ihracı veya türev ürün işlemlerinde, söz konusu hukuki çerçevenin net biçimde çizilmesi zaruridir. Avrupa Birliği sermaye piyasası direktifleri ve IOSCO ilkeleri bu noktada dikkate alınmakta; Türk mevzuatı da bu standartlara ekseriyetle uyum sağlamaktadır. Yargı içtihatları göstermektedir ki, bilgi suistimali, içeriden öğrenenlerin ticareti gibi ihlâller hâlinde, cezaî ve idarî sorumluluklar doğmaktadır. Dolayısıyla, hukuki uyum hizmeti yalnızca düzenleyici çerçeveye istinaden değil, riskin yönetimi açısından da mühimdir.
Uluslararası bankacılık işlemlerinde kredi sözleşmeleri, teminat mektupları ve karşılıklı yükümlülüklere ilişkin hukuki danışmanlık verilmesi: Bankalar arası kredi ilişkileri, teminat mektupları, akreditifler ve diğer garanti belgeleri uluslararası finansal işlemlerde sıklıkla kullanılmaktadır. Hâl böyleyken, bu belgelerin hazırlanmasında ve uygulanmasında ICC’nin URDG ve UCP gibi düzenlemeleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, bu belgelerin Türk hukuk sistemine göre geçerliliği ve icra kabiliyeti açısından detaylı tetkik yapılması zaruridir. Şayet teminat sözleşmelerinde açık hüküm bulunmazsa, borcun tahsili sırasında ciddi ihtilaflar yaşanabilmektedir. Bu bağlamda yapılan danışmanlık, hem Türk hukukunun hem de milletlerarası finansal teamüllerin bütüncül şekilde değerlendirilmesini sağlar.