Yükseköğretim Davaları

Yükseköğretim davaları; üniversitelerin ve Yükseköğretim Kurulu’nun kamu gücü kullanarak tesis ettiği işlemlere karşı, öğrenciler ile akademik personelin idari yargıda açtığı, eğitim ve çalışma haklarının korunmasına yönelik davalardır.

Gerek kamu üniversiteleri, gerekse vakıf üniversiteleri kamu tüzel kişiliğini haiz kurumlar olduğundan dolayı, üniversitelerin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır ve başvurulacak yargı idari yargıdır. Keza Yükseköğretim Kurulu’nun da işlem ve eylemleri idari davaya konu edilebilmektedir.

Her ne kadar vakıf üniversiteleri özel teşebbüsle kurulmuş olsa da, Anayasa ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu mucibince kamu tüzel kişiliği ile donatıldıklarından, yaptıkları işlemler kamu gücü kullanımı kapsamında değerlendirilmekte ve dolayısıyla idari yargının denetimine tâbi olmaktadır. Bu durum, yükseköğretim kurumlarının işlem ve eylemlerini özel hukuk hükümleri yerine kamu hukuku ilkeleriyle değerlendirmeyi gerekli kılar.

Bu bağlamda, Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) tesis ettiği işlemler de benzer şekilde idari nitelik arz eder. Zira YÖK, mevzuat gereğince merkezi idarenin bir parçası olarak düzenleme ve denetim görevini üstlenmiş, yetkileri yasa ile belirlenmiş anayasal bir organdır. Bu yetkiler kapsamında alınan kararların iptali talebiyle açılan davalar, genellikle yüksek yargı denetiminin sınırlarını belirlemeye yönelik emsal teşkil edebilmektedir.

Peki, vakıf üniversitelerinin işlem ve eylemlerine karşı açılan davalarda özel hukuk hükümleri tamamen dışlanabilir mi? Bu soruya verilecek yanıt, üniversitenin gerçekleştirdiği işlemin kamu gücüne dayalı bir yetki kullanımı içerip içermediğine bağlıdır. Şayet işlem kamu gücü kullanılarak yapılmışsa —örneğin disiplin cezası verme yahut sınav sonucunun ilanı gibi— bu hâlde idari yargı görevli olacaktır.

Yükseköğretim kurumlarında, üniversitelerde, araştırma merkezlerinde kayıtlı öğrenci, akademisyen ve üniversite personeli, kendilerine uygulanan her türlü işleme karşı idari dava açma hakkına sahiptir. Bu hak, bireyin kamu gücü karşısında korunması ilkesinin bir yansımasıdır ve idari yargı yolu, bilhâssa bu tür hak ihlallerinin denetlenebilirliğini temin etmesi bakımından önem arz eder. Öğrenci ve akademik personelin üniversite yönetimince alınan kararlara karşı müracaat edebileceği yegâne hukukî mecra, iptal davasıdır. Bu dava türü, işlemin hukuk devleti ilkelerine uygunluğunu tetkik eder.

Avukatlar tarafından açılan bu tür davalarda sıklıkla "yetki, şekil, sebep, konu ve maksat" unsurlarının ihlali gündeme getirilir. İdari işlemin sakatlanması hâlinde, davacı tarafın "hukuki yarar" mefhumu çerçevesinde dava açma ehliyeti kazanması mümkündür. Bu tür davalarda hukuk bürosu nezdinde yürütülecek teknik hazırlık süreci, davanın sonucunu doğrudan etkileyecek niteliktedir.

Halbuki idari işlemler çoğu zaman matbu gerekçelerle ve kişiselleştirilmemiş şekilde tesis edilmektedir. Bu yönüyle dava dilekçesinde kişiye özel etkilerin detaylandırılması ve hakkaniyete aykırı durumların tafsilâtla izah edilmesi gereklidir. Aksi hâlde, davanın esası yönünden menfi netice doğması mukadderdir.

Üniversite öğrencilerinin en sık açtıkları davalar içinde disiplin cezalarına, uzaklaştırma cezalarına ve sınav notlarına itiraz davaları bulunmaktadır.

Bu dava türleri, doğrudan bireyin eğitim hakkını ilgilendirdiğinden dolayı, anayasal koruma altında bulunan haklar meyanında değerlendirilir. Şöyle ki, disiplin cezalarının idare tarafından ölçülülük ve orantılılık ilkeleri gözetilmeksizin uygulanması, telafisi güç sonuçlar doğurabilmektedir. Bu tür davalarda Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi içtihatlarında da sıklıkla belirtildiği üzere, idari işlemlerin gerekçesizliği veya somut olgulara dayanmaması iptal gerekçesi teşkil etmektedir.

Özellikle sınav notu itiraz davalarında, "belgelendirme" ve "objektif değerlendirme" yükümlülüğü ön plandadır. Avukat, ilgili sınavın değerlendirme esaslarını ve mülâhaza edilen kriterleri hukuki çerçevede analiz ederek idarenin takdir yetkisinin sınırını sorgular. Öğrencinin notunun salt kanaatle değil, somut verilere dayanarak belirlenip belirlenmediği, mahkemeler nezdinde en mühim meselelerden biridir.

Disiplin cezalarına karşı açılan davalarda ise, "masumiyet karinesi", "cezaların belirliliği" ve "savunma hakkı" gibi anayasal ilkeler, yargısal denetimin esasını oluşturur. Bilhâssa savunma hakkının kısıtlanması veya savunma süresine riayet edilmemesi, cezanın iptalini doğuran sebeplerden biri olarak telâkki edilmektedir.

Bu noktada şu soru önemlidir: Üniversite tarafından verilen disiplin cezası bir "idari işlem" midir yoksa akademik bir iç düzenleme mi? Cevaben belirtmek gerekir ki, disiplin cezası kamu gücü kullanılarak verilen, kişi hak ve hürriyetlerini sınırlayıcı bir işlemdir ve bu yönüyle idari işlemler arasında yer almakta, dolayısıyla yargı denetimine tâbi olmaktadır.

Akademisyenlerin de özlük ve kadro işlemlerine, kendilerine uygulanan işlemlere karşı idari dava açma hakları mevcuttur.

Bu kapsamda akademisyenlerin karşılaştığı en yaygın uyuşmazlıklar arasında atama iptalleri, kadro tahsisi yapılmaması, görev süresi uzatılmaması gibi işlemler yer alır. İlgili işlemlere karşı açılan davalarda "liyakat", "eşitlik" ve "nesnellik" ilkeleri ön planda değerlendirilir. Hukuk bürosu tarafından hazırlanacak dilekçelerde, idarenin takdir yetkisini ne şekilde kullandığı tafsilâtla analiz edilmelidir.

Yargısal denetimde, akademik kadro işlemlerinin salt idari işlem değil, aynı zamanda "kişisel ve kurumsal haklar" üzerinde etkili olması nedeniyle, yüksek düzeyde gerekçelendirme şartı aranır. Lakin idare sıklıkla bu gerekçelendirme yükümlülüğünü göz ardı etmekte, yalnızca genel ifadelerle işlem tesis etmektedir. Bu da işlemin denetlenebilirliğini sakatlayan unsurlardandır.

Bilâkis, işlemde gerekçe bulunması yetmez; bu gerekçenin hukuki bir temele, ilgili yasa ve yönetmelik hükümlerine ve hakkaniyete dayanması zaruridir. Aksi hâlde işlem, iptale konu olabilir. Avukatın bu süreçte yapacağı mevzuat tetkiki ve yargı içtihatlarına uygun argümantasyon üretimi, davanın kaderini belirleyen unsurlardandır.

Bu noktada şu sorunun cevaplanması gereklidir: Üniversite yönetimi, bir akademisyenin kadro başvurusunu gerekçe göstermeksizin reddedebilir mi? Hukuken bu mümkün değildir. Gerekçesizlik, yargı mercilerince keyfilik olarak değerlendirilmekte ve iptal sebebi olarak kabul edilmektedir.

Ancak idare hukukunda son derece sınırlı süreler olduğundan, iptali talep edilen işleme karşı en kısa sürede konuda uzman avukatla iletişime geçmeleri ve davalarını avukatla takip etmelerinde hukuki fayda mevcuttur.

Bu itibarla, yükseköğretim kurumları ile yaşanan uyuşmazlıklarda, alanında uzman ve idari yargılama usulü konusunda tecrübeli bir avukattan istifade edilmesi, yalnızca yargı sürecinin sağlıklı yürütülmesi açısından değil, aynı zamanda anayasal hakların korunması bakımından da önem arz etmektedir. Bilhassa yükseköğretim davaları, hem bireysel hak ve hürriyetleri hem de kamu düzenini ilgilendiren çok katmanlı meseleler içermesi nedeniyle, teknik bilgiye ve stratejik analiz yeteneğine sahip bir hukukî temsil gerektirir. Avukatın mevzuata ve içtihatlara hâkimiyeti, müvekkilin menfaatlerinin etkili biçimde korunmasına katkı sunar. Bu noktada meseleye sadece dava açmak değil, dava sürecini bir bütün olarak stratejik biçimde yönetmek şeklinde yaklaşılmalıdır.

Yükseköğretim davaları alanında Hukuk Büromuzca sunulan başlıca hizmetler şu şekildedir:

Üniversite Disiplin Cezalarına İtiraz Davalarının Takibi: Bir üniversite öğrencisine uygulanan uyarma, kınama, uzaklaştırma gibi disiplin cezaları, idari işlem niteliği taşıdığından dolayı, idare mahkemesinde iptal davasına konu edilebilir. Bu noktada, bir hukuk bürosu nezdinde açılacak davada, avukat tarafından söz konusu işlemin şekil, sebep ve maksat yönünden hukuka uygunluk denetimi yapılmakta, disiplin kurulu kararının mevzuata uygun gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği tafsilâtla tetkik edilmektedir. Şöyle ki, öğrencinin savunma hakkının usulünce sağlanmaması veya cezanın orantısız olması, işlemin iptali için yeterli telâkki edilebilecek sebeplerdir. Netice itibarıyla, öğrencinin eğitim hakkı gibi anayasal düzeyde bir hakkının kısıtlandığı durumlarda, adaletin tesisi için idari yargı süreci hayati bir fonksiyon icra eder.

Sınav Notu İtirazı ve Değerlendirme Süreci Denetimi: Üniversitelerde yapılan sınavların değerlendirilmesi, takdir yetkisi kapsamında idarenin görev alanındadır; ancak bu yetki, keyfilik şeklinde kullanılamaz. Avukat tarafından açılacak davalarda sınavın objektif kriterlerle değerlendirilip değerlendirilmediği, öğrenci lehine değerlendirme imkânının sunulup sunulmadığı, ilgili sınav yönergesine uygunluk yönüyle mütalaa edilir. Bu bağlamda, hukuk bürosu tarafından yapılan itirazların yalnızca notun düşüklüğüne değil, aynı zamanda değerlendirme kriterlerinin hukuk devleti ilkeleriyle ne derece bağdaştığına odaklanması icap eder. Hâliyle, sınav sonucunun iptali hâlinde doğacak etki yalnızca bir puan değişimi değil, öğrencinin akademik geleceği bakımından temel bir kazanımdır.

Öğrencilik Hakkının Sona Erdirilmesine Karşı İptal Davası: Yükseköğretim kurumlarınca öğrencilik hakkının sonlandırılması işlemi, örneğin azami süre aşımı yahut başarısızlık gerekçesiyle yapılmışsa da, hukuki denetime açıktır. Bu gibi işlemlere karşı açılacak iptal davasında, işlemde ölçülülük ilkesine uyulup uyulmadığı, akademik destek imkânlarının öğrenciye sunulup sunulmadığı gibi yönler tafsilâtla değerlendirilmektedir. Şayet işlemde öğrencinin lehine mütalaa edilebilecek hususlar göz ardı edilmişse, mahkemeler bu işlemde sakatlık telâkki ederek iptal yönünde hüküm kurabilmektedir. Bu hâlde, bir avukat eliyle hazırlanacak dilekçede yalnızca mevzuata değil, aynı zamanda uygulama farklılıklarına ve yerleşik içtihatlara da atıf yapılması mühimdir.

Akademik Kadro Atamalarında Hukuka Aykırılık İncelemesi: Akademik personelin kadroya atanma sürecinde yapılan işlemlerde eşitlik, liyakat ve şeffaflık ilkeleri esas alınmalıdır. Ancak müteaddiden görüldüğü üzere, keyfi tercihler yahut mülâhaza içermeyen gerekçelerle atama dışı bırakılan adaylar, bu işleme karşı dava açma hakkına sahiptir. Bir hukuk bürosu tarafından yürütülen bu tür davalarda, kadro ilanı, başvuru evrakları, jüri değerlendirme raporları ve puanlama sistemi tafsilâtla analiz edilmekte; işlemin hem şekil hem de esas yönünden denetimi sağlanmaktadır. Hâliyle, bu alanda tecrübeli bir avukat tarafından dosyanın tetkik edilmesi, adaletin gerçekleşmesine doğrudan katkı sağlar.

Görev Süresi Uzatılmayan Öğretim Görevlilerine Hukuki Destek: Özellikle vakıf üniversitelerinde sözleşmeli çalışan öğretim görevlilerinin görev süresinin yenilenmemesi hususu, idarenin takdir hakkı kapsamında değerlendirilse de, bu takdirin keyfî kullanılması mümkün değildir. Şayet yenilememe kararı, objektif ve ölçülebilir gerekçelere dayanmıyorsa, bu hâlde işlem iptale açık hâle gelir. Avukat marifetiyle açılacak davada, görev süresi uzatılmama kararının içeriği ve dayanakları, idarenin benzer durumdaki personellere yönelik uygulamalarıyla karşılaştırmalı biçimde tetkik edilir. Bu itibarla, öğretim elemanlarının haklarının korunması yönünden idari yargıya başvurmak müstesna bir yoldur.

YÖK İşlemlerine Karşı Açılan Davaların Takibi: Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından alınan kararlara karşı açılan davalarda, genellikle akademik unvanların denkliği, yurtdışı diploma tanınması ve kadro tahsisi gibi konular gündeme gelmektedir. Bu işlemler doğrudan bireyin mesleki geleceğini etkileyen sonuçlar doğurduğundan dolayı, davaların teknik düzeyde hazırlanması icap eder. Avukat, işlemin dayandığı mevzuatın ilâm, yönetmelik ve genelge düzeyindeki kaynaklarını tetkik ederek, YÖK kararının hangi hukuki eksikliklerle malul olduğunu ortaya koyar. Şöyle ki, davacının hakkını doğrudan ihlal eden bu tür işlemlerin iptali hâlinde ciddi mağduriyetlerin önüne geçilebilmektedir.

Yatay-Geçiş ve Kayıt Silme Kararlarına Karşı Dava Açılması: Öğrencinin yatay geçiş talebinin reddedilmesi yahut kayıt silme işlemi, doğrudan eğitim hakkının ihlaline neden olur. Bu işlemlerin iptali talebiyle açılacak davalarda, özellikle geçiş başvurusunun hangi somut gerekçelerle reddedildiği veya kayıt silme kararının hangi mevzuat hükümlerine dayandırıldığı incelenir. Avukat tarafından yapılan mülâhaza, yalnızca belgelerle sınırlı kalmayıp, idarenin işlem tesis etme sürecinin tüm safhalarını da kapsar. Hâliyle, bu tür işlemlerin iptali, öğrenciye eğitimine devam etme imkânı sağlamakta; adaletin tecellisine katkı sunmaktadır.

Öğrenci Kulüpleri ve Faaliyetlerine Getirilen Kısıtlamaların İptali: Üniversitelerde öğrenci kulüplerine yönelik yapılan kısıtlamalar ya da faaliyet yasakları, anayasal düzeyde korunan örgütlenme ve ifade özgürlüğüne müdahale niteliği taşıyabilir. Bu hâlde, idari işlem niteliğindeki yasaklara karşı avukat marifetiyle açılacak davalarda, kanun ve içtihatlar mucibince "hakların sınırlanmasında orantılılık" ilkesi mütalaa edilir. Hâlbuki birçok yasaklama kararı, soyut gerekçelere yahut varsayımsal güvenlik tehditlerine dayandığından, hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil eder. Netice olarak, öğrencilerin toplumsal hayata katılımı, bu tür hukuki mücadelelerle korunmaktadır.

ÖYP Programından Çıkarılma İşlemine Karşı İdari Dava: Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında bulunan araştırma görevlilerinin programa devam haklarının sona erdirilmesi, ciddi mağduriyetlere yol açabilir. Bu tür işlemlere karşı açılacak iptal davalarında, idarenin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, ilgili akademisyenin kusur durumu ve savunma hakkı gibi yönler tetkik edilir. Bilâkis, birçok işlemde savunma alınmaksızın karar tesis edildiği için bu husus, iptal gerekçesi olarak telâkki edilmektedir. Bu itibarla, bir hukuk bürosu nezdinde yürütülecek detaylı hazırlık, müvekkilin mesleki geleceği bakımından belirleyici olabilir.

Yurt ve Burs Hakkı İhlallerine Karşı Hukuki Başvuru: Üniversite yurtlarında yaşanan tahliye kararları, burs kesintileri ya da başvuru reddi işlemleri, öğrencilerin barınma ve maddi destek haklarını doğrudan etkilemektedir. Bu işlemler hukuki denetime tabi olup, ilgili öğrenci lehine dava açılması mümkündür. Avukat, bu tür işlemlerin gerekçelerini ve dayandığı mevzuatı müteaddiden inceler, özellikle eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri bağlamında değerlendirme yapar. Şayet işlemde keyfilik veya ayrımcılık telâkki edilebilecek unsurlar varsa, bu hâlde mahkemeler iptal kararı verebilmektedir.

İdari Eylemden Kaynaklanan Tazminat Davalarının Açılması: Bazı hâllerde, yükseköğretim kurumunun doğrudan işlem tesis etmemesi, ancak ihmali veya eylemi nedeniyle kişide zarar doğması mümkündür. Bu gibi durumlarda, tam yargı davası yoluyla maddi veya manevi tazminat talep edilmesi mümkündür. Hukuk bürosu bu tür davalarda, zarar ile eylem arasında illiyet bağı kurarak, davanın mantıki ve hukuki temellerini mülâhaza eder. Özellikle eğitim sürecinde meydana gelen zararlar söz konusuysa, bu durumun kamu hizmetinin kusurlu işleyişinden kaynaklandığı izah edilir.

Uluslararası Öğrencilerin Eğitim Haklarının Korunması: Yabancı uyruklu öğrencilerin üniversite kayıtları, denklik işlemleri veya burs haklarına yönelik uygulamalarda ayrımcılık iddiası, insan hakları hukuku çerçevesinde değerlendirilir. Bu işlemler karşısında avukat desteğiyle yapılacak başvurular, yalnızca idari yargı değil, anayasa ve insan hakları düzeyinde hak koruması da sağlar. Şöyle ki, Anayasa’nın eşitlik ilkesi yalnızca vatandaşları değil, tüm bireyleri kapsayacak şekilde yorumlanmaktadır.

Üniversite İçi Mobing ve İdari Soruşturmalara Karşı Savunma: Akademisyenlere veya öğrencilere yönelik olarak uygulanan psikolojik baskı (mobing) veya kötü niyetli idari soruşturmalarda, kişi savunmasını zamanında ve usulüne uygun şekilde sunmalıdır. Avukat, soruşturma dosyasını tafsilâtla inceler, lehe delilleri toplar ve müvekkil adına hakkaniyete uygun bir savunma kurgusu geliştirir. Bu sayede, idarenin keyfî cezalandırma girişimlerinin önüne geçilerek, adaletin tesisi sağlanır.

Yönetmeliklerin Hukuka Aykırılığının İptali Talebi: Üniversiteler tarafından çıkarılan yönetmelikler ve iç düzenlemeler, üst hukuk normlarına aykırı olmamalıdır. Şayet bir yönetmelik Anayasa’ya, yasa hükümlerine veya genel hukuk ilkelerine aykırı şekilde düzenlenmişse, Danıştay nezdinde iptal davası açılabilir. Bu noktada avukat, normlar hiyerarşisine ilişkin hukuki mütalaasını sunarak, düzenleyici işlemin iptali için gerekli hukuki zemini tesis eder. Netice itibarıyla, bireylerin haklarının korunmasında yalnızca bireysel işlemler değil, genel düzenlemeler de denetime tâbidir.

İdari İşlemin Yürütmesinin Durdurulması Talebi: Yükseköğretim davalarında, dava süresi boyunca işlemin uygulanması bireyde telafisi güç zararlar doğuracaksa, yürütmenin durdurulması talebinde bulunulabilir. Bu taleplerin hazırlanması, yüksek teknik yeterlilik gerektirir. Avukat, işlemin açık hukuka aykırılığı ve doğacak zararın ağırlığını birlikte ortaya koymak suretiyle, mahkemeyi ikna edecek düzeyde gerekçelendirme yapar. Bu itibarla, sürecin ehil bir hukuk bürosu nezdinde yürütülmesi, müvekkil lehine en etkili sonuçları doğurabilir.

Yükseköğretim Programlarının Akreditasyon ve Denkliğine İlişkin Davalar: Yükseköğretim programlarının yurt içi ya da yurt dışı denklik ve akreditasyon işlemleri, Yükseköğretim Kurulu ve ilgili kurullar tarafından yürütülmektedir. Ancak bu işlemlerin mevzuata aykırı şekilde tesis edilmesi, bireylerin meslekî ve akademik geleceklerine doğrudan tesir eden ağır sonuçlar doğurabilmektedir. Bu bağlamda, bir hukuk bürosu nezdinde yapılacak tetkik neticesinde, ilgili işlemlerin hangi kanun hükümlerine aykırı olduğu, mülâhaza ve mukarrerat temelinde ortaya konulmakta; avukat marifetiyle yürütülecek yargı süreci sayesinde müvekkilin eğitim hakkı ve meslek edinme imkânı güvence altına alınmaktadır.

Üniversite İç Yönetmeliklerinin Anayasa’ya Aykırılığına İlişkin Görüş ve Dava Süreci: Bazı üniversitelerce çıkarılan iç yönetmeliklerin Anayasa’ya, üst mevzuata ya da genel hukuk ilkelerine aykırı olması hâlinde, bu düzenlemelerin yürürlükten kaldırılması veya iptali için avukat eliyle Danıştay nezdinde dava açılabilmektedir. Bu noktada, ilgili yönetmeliğin birey haklarını ihlal edip etmediği, anayasal ilkelerle bağdaşıp bağdaşmadığı yönünde yapılan mülâhaza ve tetkik, davanın mâhiyetini şekillendirir. Avukatın bu konudaki uzmanlığı, sadece mevcut düzenlemeyi eleştirmek değil; yerine nasıl bir düzenlemenin ikâme edilmesi gerektiği konusunda da tafsilâtlı öneri sunmayı gerektirir.

Üniversiteler Arası Geçici Görevlendirme İşlemlerine Karşı Dava: Akademik personelin muvafakati dışında farklı üniversiteye geçici görevlendirilmesi işlemleri, “çalışma hakkı” ve “yerleşim hakkı” bağlamında ele alınmakta; bu tür tasarrufların çoğu kez keyfî şekilde tesis edildiği görülmektedir. Avukat, işlemde gerekçe bulunup bulunmadığını, atama işleminin objektif kriterlere dayanıp dayanmadığını tafsilâtla tetkik ederek iptal talebinde bulunabilir. Hâlbuki bu tür görevlendirme işlemlerinin birçok örneğinde, bireyin ailevi durumu, akademik planlaması ve kişisel tercihleri tamamen göz ardı edilmekte; bu da adalet mefhumunu zedeleyen bir hâl almaktadır.

Üniversite Sözleşmesinin Haksız Feshi Nedeniyle İdari Başvuru ve Dava Süreci: Vakıf üniversiteleri başta olmak üzere, akademik personel ile yapılan hizmet sözleşmelerinin tek taraflı ve gerekçesiz şekilde feshedilmesi hâlinde, bu işlemler hem özel hukuk hem de idare hukuku kapsamında değerlendirilir. Sözleşmenin feshinde, yasal bildirim sürelerine ve fesih gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığına bakılır. Şayet işlem kamu gücü içeren bir yön taşıyorsa, idari yargı yoluna; taşımazsa iş mahkemelerine başvurulması gerekir. Avukatın burada yapacağı anayasal ilkeler, mukarrerat ve yerleşik içtihatlar çerçevesinde değerlendirme, davanın doğru mecra ve esasla açılmasını temin eder.