Takipsizlik Kararlarına Karşı Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru
CMK 172’ye göre verilen takipsizlik kararlarına karşı AYM’ye bireysel başvuru: Savcılık tarafından verilen “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”a karşı yapılan itirazın reddi hâlinde, mağdurun etkili başvuru hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulması hizmetidir. Bu başvuru, CMK 173 süreci tüketildikten sonra yapılabilir ve adaletin yeniden tesisini amaçlar.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun m. 172 hükmü uyarınca, savcılık makamı tarafından "kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" (takipsizlik kararı) verilmesi, soruşturma sürecinin sonlandırılması anlamına gelmektedir. Bu karara karşı mağdurun veya suçtan zarar görenin başvurabileceği kanuni yol, CMK 173. maddesinde düzenlenen "itiraz" mekanizmasıdır. Şöyle ki, mağdur, takipsizlik kararının tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde, kararın verildiği sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir. Lakin, bu itirazın reddedilmesi hâlinde, mağdurun etkili başvuru hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapma imkanı gündeme gelir.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yolunu etkili başvuru hakkının bir uzantısı olarak değerlendirmekte ve mağdurun hak arama özgürlüğünün teminatı olarak görmektedir. Nitekim, CMK m. 173 uyarınca yapılan itirazın reddedilmesi sonrası başka bir olağan hukuk yolu bulunmadığından, mağdurun adalete erişim hakkı bakımından bireysel başvuru yapması, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak kabul edilmektedir. Bu noktada, ceza avukatı desteğiyle hazırlanan bireysel başvurular, usul ve esas yönünden daha sağlam bir zemine oturtularak hak kayıplarının önüne geçilmesine yardımcı olmaktadır.
Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri ve Yargıtay içtihatlarında da vurgulandığı üzere, soruşturmanın etkili yürütülmemesi veya kovuşturmaya yer olmadığı kararlarının yetersiz gerekçelendirilmesi, mağdurun hak ihlallerine sebebiyet verebilmektedir. Zira, etkili bir soruşturmanın yapılması, sadece failin cezalandırılması amacıyla değil, aynı zamanda mağdurun uğradığı haksızlıkların giderilmesi ve kamu vicdanının tatmini için de zaruridir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi bireysel başvurularında sıklıkla, soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünü veya gerekçesiz bir şekilde takipsizlik kararı verildiğini tespit ederek ihlal kararı verebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi içtihatlarında, mahkemeye erişim hakkının sadece davanın mahkemeye taşınması değil, aynı zamanda etkili bir şekilde görülmesi anlamına geldiği belirtilmiştir. CMK m. 172 ve 173 kapsamında mağdurun tüm itiraz yollarını tükettikten sonra bireysel başvuru yapabilmesi, bu hakların korunması açısından önemlidir. Ancak, bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartlarının dikkatle incelenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bireysel başvuruda bulunulmadan önce, CMK’daki kanuni itiraz yollarının tüketilmesi gerekliliği, hem Anayasa Mahkemesi kararları hem de AİHM içtihatlarıyla açıkça ortaya konulmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da, etkili soruşturmanın varlığının, işkence, kötü muamele, yaşam hakkının ihlali gibi ciddi iddialarda özellikle önem taşıdığını vurgulamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2., 3. ve 13. maddeleri kapsamında devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün ihlali hâlinde, mağdur bireysel başvuru hakkı sayesinde ulusal düzeyde Anayasa Mahkemesi'ne müracaat edebilmektedir. Türkiye’deki yargı uygulamaları da bu standartlara paralel bir şekilde gelişmektedir.
Bireysel başvurunun hazırlanmasında, özellikle iddiaların açık, anlaşılır ve somut olaylara dayalı bir şekilde formüle edilmesi büyük önem arz eder. Şöyle ki, Anayasa Mahkemesi, yalnızca soyut şikayetleri değil, somut olaylar ve delillerle desteklenen hak ihlali iddialarını dikkate almakta ve değerlendirmektedir. Bu nedenle, bireysel başvurunun teknik ve hukuki açıdan kusursuz bir şekilde hazırlanması, sürecin başarıyla sonuçlanması açısından elzemdir.
Ceza avukatı, başvuru dilekçesinin hazırlanması aşamasında hak ihlallerini doğru hukuki kavramlarla tanımlamakta ve başvurunun kabul edilme olasılığını artırmaktadır. Lakin, her başvurunun otomatik olarak haklı bulunacağı düşünülmemelidir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları sıkı bir denetime tabi tutmakta, usulden reddedilmemesi için başvurunun bütün şekil ve esas kurallarına uygun şekilde yapılmasını aramaktadır. Bu aşamada uzman bir ceza avukatının katkısı, hak arama sürecinin etkinliğini doğrudan artırmaktadır.
Nitekim takipsizlik kararına karşı yapılan bireysel başvurular, sadece mağdurun değil, aynı zamanda toplumun adalete olan güveninin sağlanması bakımından da önem taşır. CMK 172 ve 173 hükümlerinin amacı, keyfi savcılık kararlarının denetlenmesini ve mağdurun haklarının korunmasını temin etmektir. Bu mekanizmaların etkisiz kalması hâlinde bireysel başvuru yolu, hak ihlallerinin giderilmesi için son çare olarak devreye girmektedir.
Bilhassa ağır suçlarda (örneğin, yaşam hakkı ihlalleri, cinsel saldırı gibi) verilen takipsizlik kararlarına karşı bireysel başvuru yapılması, adaletin tesisi bakımından kritik bir öneme sahiptir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarında, etkisiz soruşturmaların ciddi hak ihlallerine yol açabileceği ve mağdurun bu durumda etkili iç hukuk yolları ile korunması gerektiği vurgulanmaktadır. Şu halde, bireysel başvuru mekanizması, hukukun üstünlüğü ilkesinin somut bir tezahürü olarak görülmelidir.