Kolluk Birimlerinde ve Savcılık Sorgu İşlemlerinde Hazır Bulunmak

Şüphelinin ifade alma sürecinde müdafi yardımından yararlanma hakkı, sadece bireysel savunma değil, aynı zamanda adil yargılanma ilkesinin teminatıdır ve ceza adalet sisteminin meşruiyetini sağlamak açısından hayati bir işlev üstlenir.

Ceza muhakemesi hukukunda, şüphelinin ifade alma ve sorgu işlemlerinde müdafi yardımından yararlanma hakkı, yalnızca bireysel savunma hakkının bir parçası değil, aynı zamanda adil yargılanma hakkının da asli unsurlarındandır. Bu hak, hem Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama hürriyeti" hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinde yer alan "adil yargılanma hakkı" kapsamında güvence altına alınmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. ve 154. maddeleri, şüphelinin müdafii ile görüşme ve ifadesi sırasında ondan hukuki yardım alma hakkını açıkça ortaya koymaktadır. Müdafinin bu süreçteki varlığı, şüphelinin usule uygun, bilinçli ve özgür iradeye dayalı bir şekilde ifade vermesini sağlayarak muhakemenin meşruiyetini güçlendirir.

Özellikle Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri ile Yargıtay Ceza Dairelerinin içtihatlarında, müdafiin ifade alma ve sorgu işlemlerinde hazır bulunmasının sadece biçimsel değil, işlevsel bir yükümlülük olduğu vurgulanmaktadır. Örneğin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin birçok kararında, müdafiin yalnızca fiziksel olarak hazır bulunmasının yeterli sayılmadığı, etkin bir hukuki destek sağlamasının zorunlu olduğu belirtilmektedir. Müdafiin ifade alma işlemlerine etkin şekilde katılmadığı ya da bu hakların kısıtlandığı durumlarda alınan ifadeler "hukuka aykırı delil" kapsamında değerlendirilmekte ve hükme esas alınmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bireysel başvuru yoluyla verdiği kararlar da bu konuda önemli içtihatlar ortaya koymuştur. Örneğin, Anayasa Mahkemesi, 2014/19623 başvuru numaralı (Mehmet Hasan Altan Başvurusu) kararında, ifade işlemi sırasında müdafiin etkisizliğini ve müdafiin müvekkili ile yeterli görüşme yapamamasını adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. AYM, etkin bir müdafaa hakkının yalnızca bir avukatın varlığıyla değil, aynı zamanda onun aktif katkısıyla sağlanabileceğini belirtmiştir. Bu kararlar doğrultusunda uygulayıcı makamların, ifade ve sorgu işlemlerinde müdafilik hizmetini şeklen değil, maddi anlamda uygulamaları gerektiği ortaya konulmuştur.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Salduz v. Türkiye kararında, ifade alma sürecinde müdafinin bulunmamasını AİHS’nin 6. maddesi kapsamında açık bir ihlal olarak değerlendirmiştir. Mahkeme, ilk ifadelerin ceza yargılamasında çok büyük önem arz ettiğini ve bu aşamada avukatın yardımından yararlanılmamasının telafisi zor hak kayıplarına neden olabileceğini vurgulamıştır. Bu karar, sadece Türkiye bakımından değil, tüm Avrupa Konseyi üyeleri bakımından bağlayıcı nitelik taşımakta ve ifade öncesi hukuki yardımın gerekliliğini uluslararası düzeyde pekiştirmektedir.

Kolluk birimlerinde gerçekleştirilen ifade alma işlemleri, ceza muhakemesinin ilk temas noktası olup, soruşturmanın tüm seyrini ve yargılamanın gidişatını doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Bu aşamada meydana gelebilecek usule aykırılıklar, yalnızca ifade işlemiyle sınırlı kalmayıp, elde edilen delillerin hukuka aykırılığı, şüphelinin özgür iradesiyle beyan vermemesi gibi sorunlar sebebiyle adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ifade alma süreci, şekli bir prosedür olarak değil, bireyin temel haklarını etkileyen kritik bir hukuki evre olarak değerlendirilmelidir. Kolluk makamlarının bu işlemleri yürütürken usul kurallarına titizlikle riayet etmesi kadar, müdafiin bu süreçteki rolü de büyük önem arz eder.

Müdafiin ifade alma işlemi öncesinde üstlendiği görevler, yalnızca bir avukatın danışmanlık rolünü değil, aynı zamanda bireyin anayasal güvencelerinin koruyucusu olma misyonunu da içerir. Müdafi, şüpheli ile gizli ve güvenli bir ortamda görüşerek, dosya kapsamını ve isnat edilen suçun hukuki niteliğini değerlendirir; bu değerlendirme sonucunda müvekkiline, hukuki durumunun ne olduğu, hangi haklara sahip olduğu ve nasıl bir yol izlenmesinin faydalı olacağı hususlarında bilgi verir. Bu görüşmeler sırasında özellikle susma hakkı, aleyhe delil yaratmama yükümlülüğü, ve hakim önüne çıkma süresi gibi hakların altı çizilir. Bu bilgilendirme işlemi, şüphelinin iradesinin yönlendirilmemesi ve ifade alma işleminin gönüllülük esasına dayalı şekilde yürütülmesi için hayati bir zemindir.

Savunma stratejisinin belirlenmesi de müdafiin önemli görevleri arasındadır. Şüphelinin dosya içeriğine göre hangi konular hakkında açıklama yapıp yapmaması gerektiği, hangi delillerin lehine kullanılabileceği ve ifade sürecinde soru yöneltme veya müdahale hakkının ne zaman kullanılacağı gibi hususlar bu stratejik planlama dâhilindedir. Müdafi, isnadın hukuki alt yapısını ve olası yaptırım sonuçlarını gözeterek, müvekkiline ifade vermeme hakkını kullanmasının daha uygun olacağı yönünde de tavsiyede bulunabilir. Bu durum özellikle suç isnadının soyut, delillerin yetersiz olduğu yahut soruşturmanın manipülatif şekilde yönlendirildiği durumlarda müdafiin devreye girerek müvekkilini koruyucu refleksler geliştirmesini gerekli kılar.

Müdafiin bilgiye erişimi, etkin değerlendirme yapabilmesi ve ifade sürecine stratejik şekilde yön vermesi, yalnızca bireyin savunma hakkını değil, aynı zamanda ceza muhakemesinin dürüstlük, tarafsızlık ve hukuka uygunluk ilkelerini de güçlendirmektedir. Nitekim müdafiin sürece etkili bir şekilde dâhil olması, sonraki yargılama aşamalarında ortaya çıkabilecek usulsüzlük iddialarını en aza indirir ve delillerin hukuki geçerliliğini artırır. Bu nedenle, ifade alma işlemleri sırasında müdafilik hizmeti yalnızca bireysel bir hak olarak değil, aynı zamanda ceza adalet sisteminin kurumsal bütünlüğünü sağlayan bir güvencedir.

Sorgu işlemlerinde, özellikle Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen süreçte, müdafiin görevi daha da önem kazanır. Çünkü bu aşamada, dosya kapsamı genişlemiş, şüpheli hakkında somut deliller toplanmış ve tutuklama gibi koruma tedbirleri gündeme gelebilir hâle gelmiştir. Müdafi, bu nedenle sadece ifade sürecini değil, aynı zamanda müvekkilinin tutuklama yerine adli kontrolle serbest bırakılması, delil durumuna göre savunma hazırlığı, ve ileride açılacak kamu davasına yönelik stratejilerin belirlenmesinde de kritik rol oynar.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da ifade alma işlemlerinde müdafilik hizmetinin usule uygunluğuna ilişkin çok sayıda emsal kararı mevcuttur. Bu kararlar, müdafinin yeterince bilgilendirilmeden ve müvekkili ile görüşmesi sağlanmadan yapılan işlemlerin savunma hakkını zedelediği ve bu şekilde alınan ifadelerin hükme esas alınamayacağı yönündedir. Yargıtay, bu tür işlemlerde alınan beyanların “hukuka aykırı delil” statüsünde olduğunu vurgulamaktadır.

Ayrıca ifade sırasında, müdafiin, kolluk görevlilerinin yönlendirici, baskılayıcı veya yanıltıcı davranışlarını tespit etmesi ve bunlara müdahale etmesi gerekir. Müdafi, gerektiğinde tutanağa şerh düşmek, işlemin durdurulmasını talep etmek veya sonrasında ifadenin geçersizliğine ilişkin itiraz yollarını kullanmak gibi haklara sahiptir. Bu yönüyle müdafi, şüphelinin değil sadece bir danışman, aynı zamanda hukukun koruyucusu rolünü üstlenmektedir.

Müdafiin, ifade işlemi sırasında gözlemlediği usulsüzlükleri belgeleyerek bunları ilerideki savunma sürecine dâhil etmesi, hem yargılamada lehe delil olarak kullanılmasını sağlar hem de soruşturma aşamasında hak ihlallerinin tespitine ve giderilmesine katkı sunar. Bu durum aynı zamanda ceza muhakemesinde şeffaflık ve denetim mekanizmasının da etkin çalışmasına hizmet eder.

Tüm bu hususlar, yalnızca bireyin savunma hakkını korumakla sınırlı değildir; aynı zamanda ceza adalet sisteminin bütünlüğü, meşruiyeti ve toplumsal güvenilirliği açısından da belirleyici rol oynamaktadır. Ceza muhakemesinin ilk evresi olan ifade alma ve sorgu süreci, bireyin özgürlük alanına en yoğun şekilde müdahale edilen aşamalardan biridir. Bu nedenle, müdafiin bu sürece etkin katılımı, yalnızca bireyin haklarının güvence altına alınması değil, aynı zamanda kamusal gücün keyfiliğe kaymasını önleyici bir işlev de görür. Ceza yargılaması, sadece birey-devlet ilişkisi ekseninde değil, aynı zamanda toplumun adalet algısı ve devletin hukuk devleti niteliği yönünden de değerlendirilmelidir.

Müdafiin faal biçimde sürece katılması, ifade ve sorgu muamelelerinin yalnızca soruşturma makamlarının yönlendirmesiyle değil, nesnel, tarafsız ve denetlenebilir bir biçimde yürütülmesini sağlar. Bu durum, ceza muhakemesinde güçler ayrılığı ilkesinin ve denetim mekanizmalarının işlevsel kılınması açısından da önem arz eder.

Sorgulama sürecinde hukuka aykırı yollarla delil elde edilmesinin önüne geçilmesi, müdafiin varlığı sayesinde mümkün hâle gelir. Bu sayede hem bireyin hakları korunur hem de ileride yapılacak yargılamanın hukuka uygunluğu teminat altına alınır. Dolayısıyla müdafiin katkısı, yalnızca bireysel savunmayı değil, aynı zamanda ceza adalet sisteminin meşru ve adil işlemesini temin eder.

Bu çerçevede müdafiin etkinliği, hukuk devleti ilkesinin pratikte işler hâle gelmesinin temel araçlarından biridir. Hukuk devleti, keyfi kamu gücü kullanımını reddeder; bunun yerine idarenin ve yargı makamlarının hukukla bağlı olmasını ve tüm işlemlerin hukuki denetime açık olmasını öngörür. Bu bağlamda müdafilik, yalnızca şüpheli ya da sanığın değil, toplumun tamamının adil yargılanma hakkına olan güveninin bir teminatıdır. Çünkü ceza yargılaması yalnızca failin cezalandırılması amacıyla değil, aynı zamanda toplumun hukuka olan inancının korunması ve adaletin tesisi amacıyla yürütülür. Müdafiin sürece etkin ve bilinçli katılımı, bu çok boyutlu amacın gerçekleştirilmesinde temel bir yapı taşıdır.

İfade alma ve sorgu işlemleri sırasında müdafilik hizmeti, Türk Ceza Muhakemesi sisteminde yalnızca bir hak değil, aynı zamanda yargılamanın adil, meşru ve hukuka uygun yürütülmesinin de temel bir aracıdır. Uygulayıcı makamların, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile AİHM içtihatlarını dikkate alarak müdafiin etkinliğini sağlamaları; yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda hukuk sisteminin bütünlüğünün korunmasına hizmet eder.