İnsan Ticareti Suçu
İnsan ticareti suçu, TCK m.80’de düzenlenen, kişinin rızası olsa dahi sömürülme amacıyla temin edilmesi, kaçırılması, sevk edilmesi ya da bir yerden bir yere götürülmesi gibi eylemleri kapsayan, kamu düzenini ihlal eden ağır bir suçtur. Suçun temel özelliği, mağdurun fiziksel veya psikolojik baskı altında iradesinin ortadan kaldırılmasıdır. Çocuklara karşı işlendiğinde rıza aranmaksızın oluşur. Şikâyete tabi değildir, uzlaştırma kapsamında değerlendirilmez ve 15 yıllık dava zamanaşımına tabidir. Netice itibarıyla insan onurunu korumaya yönelik bu suç, mağdur odaklı bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
İnsan ticareti suçu, uluslararası toplumun mücadele etmeyi hedeflediği en ağır insan hakları ihlallerinden biri olarak, Türk Ceza Hukuku’nda da müstakil bir düzenlemeye konu edilmiştir. TCK m.80 hükmü uyarınca bu suç, kişinin rızası olsa dahi bir insanın sömürülmek maksadıyla istismar edilmesi amacıyla temin edilmesi, kaçırılması, bir yerden bir yere götürülmesi veya sevk edilmesi gibi fiillerle gerçekleşir. Suçun bu yapısı göz önüne alındığında, yalnızca fizikî eylemler değil, kişinin iradesini baskılayan tüm araçlar da cezai sorumluluk doğurabilmektedir. İnsan ticareti suçu, Türk Ceza Kanunu m.80 uyarınca 8 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır; suç çocuğa karşı işlenmişse aynı ceza, failin kullandığı yöntem gözetilmeksizin uygulanır. Suçun örgütlü biçimde, kamu görevlisi eliyle veya birden çok kişi tarafından işlenmesi hâlinde ceza artırılır; teşebbüs hâlinde ise indirim söz konusu olabilir. Etkin pişmanlık ve takdiri indirim hâlleri, somut olaya göre değerlendirilir. Bu suç, hem hürriyeti bağlayıcı hem de mali yaptırımıyla ağır ve çok yönlü bir ceza rejimine tabidir.
Suçun maddi unsurunun bu derece geniş düzenlenmiş olması, uygulamada tetkik edilmesi gereken birçok hususu da beraberinde getirmiştir. Özellikle failin eylemlerinin hangi durumda suçun oluşumu için yeterli olduğu hususunda farklı yorumlar gündeme gelmiştir. Buna binâen, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri ve Yargıtay kararlarında, suçun oluşumu için mağdurun rızasının olup olmamasının değil, rızanın hangi koşullarda alındığının esas olduğu vurgulanmıştır. Bu yaklaşım, AİHM içtihatları ile de örtüşmektedir. Bu suç tipinde rıza, mutlak bir kurtarıcı etki doğurmaz. Mağdurun rızası baskı, tehdit, aldatma ya da güçsüzlükten yararlanılarak elde edilmişse, bu rıza hukuken geçerli telâkki edilmez. Bu noktada suça konu eylemin özünde yer alan "sömürü" unsuru belirleyici olur.
TCK m.80 kapsamında düzenlenen bu suç tipi, hem çocuklara hem de yetişkinlere karşı işlenebilir. Halbuki çocuklara karşı işlendiğinde, mağdurun rızasının olup olmadığına bakılmaksızın suçun oluştuğu kabul edilir. Bu durum, suçun koruduğu hukuki yarar olan insan onurunun çocuklar açısından mutlak koruma rejimi ile muhafaza edildiğinin göstergesidir.
İnsan ticareti suçu, şikayete tâbi değildir. Bu suçun kamu düzenini ihlal eden boyutu nedeniyle, soruşturma ve kovuşturma resen yapılmaktadır. Hâl böyleyken, mağdurun suskun kalması ya da şikâyetinden vazgeçmesi ceza sürecine doğrudan etki etmemektedir. Bu yapı, mağdurun içinde bulunduğu zorluklar ve muhtemel baskılar dikkate alındığında, etkin bir koruma sistemi sağlama amacı gütmektedir. Zamanaşımı süresi bakımından insan ticareti suçu, TCK m. 66 hükmü çerçevesinde değerlendirildiğinde, 15 yıllık dava zamanaşımı süresine tâbidir. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Şikâyete tâbi bir suç olmaması nedeniyle, şikâyet süresi gibi bir sınırlama da bulunmamaktadır. Bu, mağdurun geç de olsa adalete erişimine imkân tanır. Uzlaştırma uygulamaları bakımından değerlendirildiğinde ise insan ticareti suçu, uzlaştırma kapsamı dışında kalan suç tipleri arasında yer alır. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 253 ve devamı maddelerinde yer alan katalog suçlar çerçevesinde bu suçun niteliği, toplum vicdanını derinden sarsması ve mağdur üzerinde kalıcı zararlar yaratması nedeniyle, uzlaştırmanın dışında bırakılmıştır.
Peki bu suç bağlamında hâkim tarafından cezada indirim yapılması mümkün müdür? Bu sorunun yanıtı, somut olayın şartlarına göre değişmekle birlikte, failin etkin pişmanlık göstermesi, mağdura zararını telafi etmesi veya suçu işledikten sonra yetkili makamlara başvurarak mağdurun kurtarılmasına katkı sağlaması gibi hâllerde, TCK m.62 uyarınca cezada indirim yapılması mümkündür. Fakat bu imkânın tanınması, her somut olayda aynı şekilde değerlendirilmez.
Anayasa Mahkemesi kararları incelendiğinde, özellikle mağdur haklarının korunmasına yönelik yükümlülüklerin yalnızca ceza yargılaması ile sınırlı olmadığı, mağdurun rehabilitasyonu ve yeniden topluma kazandırılmasının da kamusal bir sorumluluk olduğu yönündeki değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Bu bakımdan, insan ticareti mağdurlarının yalnızca failin cezalandırılmasıyla değil, bütüncül bir destek sistemiyle korunmaları gerektiği ifade edilmelidir.
Bilâkis, uygulamada gözlenen bir diğer sorun ise, failin örgütsel yapılar dâhilinde hareket etmesi durumunda delil yetersizliğinden beraat kararlarının sıklıkla verilmesidir. Bu tür durumlarda, ceza yargılamasında ispatın güçlüğü göz önüne alındığında, soruşturma mercilerinin etkili bir delil toplama süreci yürütmeleri elzemdir.
Yargıtay içtihatlarında ekseriyetle görülen bir başka yaklaşım ise, mağdurun yurt dışına çıkarılması veya fuhuşa zorlanması hâllerinde, fiilin insan ticareti suçu kapsamında değerlendirilmesidir. Şöyle ki, fuhşa teşvik ya da aracılık suçları ile insan ticareti suçu sıklıkla iç içe geçmekte olup, bu ayrımın doğru yapılması suçun vasfının tayini açısından önem arz etmektedir.
İnsan ticareti suçu yalnızca ceza hukukunun değil, aynı zamanda insan hakları hukukunun da doğrudan ilgilendiği bir suç tipidir. Bu nedenle hem ulusal hem de uluslararası hukuk bağlamında hassas bir uygulama gerektirir. Bu süreçte bireylerin hukuki bilgiye erişimi kadar, nitelikli destek alabilmeleri de önemlidir. Özellikle ceza yargılamasının teknikliği ve sürecin karmaşıklığı göz önüne alındığında, hak kayıplarının önlenmesi adına uzman kişilerden görüş alınması akılcı bir tercihtir.
İnsan ticareti suçu hakkında merak edilen ve uygulamada sıkça karşılaşılan tüm konular titizlikle derlenmiş ve kapsamlı bir şekilde hazırlanmıştır. Suçun yasal tanımı, mağdurun rızasına bakılmaksızın hangi durumlarda oluştuğu, cezai sorumluluklar, uygulanabilir yaptırımlar ve dava süreçlerine ilişkin tüm detaylar Avukat Dr. Tolga Ersoy tarafından detaylı ve açıklayıcı şekilde yazılmış olup bu bölümde derlenmiştir.
İnsan Ticareti Suçu Suçu: Sık Sorulan Sorular