Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen ve Cumhurbaşkanının devletin temsil makamı olması nedeniyle şahsına yönelen saldırıları bireysel hak ihlali değil, devlet otoritesine karşı suç telâkki eden müstakil bir suç tipidir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenmiştir. TCK m. 299/1, Cumhurbaşkanına hakaret eden kişinin, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağına hükmetmiştir. Bu düzenleme, kanun koyucunun Cumhurbaşkanına yönelik eylemleri, genel hakaret suçundan ayrı telâkki ettiğini göstermektedir. Zira Cumhurbaşkanı, devletin en yüksek makamında bulunması itibarıyla, şahsına yönelen saldırıların yalnızca bireysel hakları ihlâl etmediği, aynı zamanda devletin bütünlüğüne dair mefhum ve mânaya da tesir ettiği kabul edilmektedir.

TCK m. 299/2 hükmü ise, suçun nitelikli halini düzenler. Fıkra hükmüne göre, suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında; basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde ise üçte biri oranında artırılır. TCK m. 299/3 hükmüne göre ise, işbu suçtan dolayı kovuşturma yapılmasını, Adalet Bakanının iznine bağlamıştır. Buradaki düzenleme, mevzuat sistematiği açısından müteaddiden tartışmalara konu olmuştur. Şöyle ki, suçun takibi için Adalet Bakanının izninin aranması, bir yandan yargısal bağımsızlık bakımından eleştirilirken; diğer yandan, siyasî nitelikli hakaretlerin çoğalması hâlinde mahkemelerin aşırı yük altına girmesini engellemek amacıyla istifade edilen bir filtre mekanizması olarak mülâhaza edilmektedir.

Cumhurbaşkanına Hakaret suçu, kanun sistematiği içinde hakaret suçundan ayrı bir bölümde düzenlenmiştir. Bu ayrım, yasa koyucunun Cumhurbaşkanına hakaretin sıradan bir şahsa yönelen hakaretten farklı mâhiyette olduğunu kabul ettiğini göstermektedir. Bu itibarla, aynı fiil farklı kişiler bakımından işlendiğinde farklı hukukî sonuçlar doğurmakta; bilâkis bazı durumlarda eşitlik ilkesine aykırı telâkki edilerek eleştirilere sebep olmaktadır.

Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, Cumhurbaşkanına hakaret suçuna, “Millete ve Devlete Karşı Suçlar” başlıklı kısımda yer verilmiştir. Bu suça verilecek cezadaki hukuki yararın, Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı’nın saygınlığının korunması olduğu düşünülmektedir. Bu konumlandırma, suçun bireysel hakların korunmasından ziyade, devlet düzeninin muhafazasını hedeflediğini ortaya koymaktadır. Netice itibarıyla, Cumhurbaşkanına hakaretin, devletin otoritesi ve anayasal düzenine yönelen bir saldırı olarak telâkki edilmesi, mukarrerat içindeki yerini de izah etmektedir.

Suçun aleni olarak işlenmesi kapsamına, internette bilhassa sosyal medya üzerinden yapılan hakaretler de dahil edilmektedir. Bilhassa facebook, twitter, instagram gibi sosyal medya siteleri, bloglar ve forumlarda bu suçun işlendiği görülmektedir. Bu bağlamda, dijital mecraların sunduğu imkân, suçun müteaddiden işlenmesine zemin hazırlamaktadır. Ancak, söz konusu alanlarda ifade özgürlüğü ile kişilik hakları arasındaki hassas denge, AİHM içtihatları mucibince de tafsilâtla mülâhaza edilmesi gereken bir meseledir.

Basın ve yayın yoluyla Cumhurbaşkanına hakaret edilmesinin ise cezayı arttıran en nitelikli hal olduğu görülmektedir. Misal olarak, bir gazete manşetinde veya televizyon yayınında kullanılan ifadeler, kamuoyuna doğrudan yansıdığı için, fiilin etkisi ekseriyetle daha ağır telâkki edilmektedir. Bu hâliyle, basın özgürlüğünün sınırları ile Cumhurbaşkanının korunmaya değer menfaatleri ihtilafen karşı karşıya gelmekte ve bilhassa yargısal denetim noktasında önemli tartışmalara sebep olmaktadır.

Hukukumuzda basın özgürlüğünün ve bilhassa eleştiri özgürlüğünün sınırı ile hakarete varan eleştiri arasındaki ayrımın kriterleri tamamen net değildir ve konuya ilişkin muhtelif içtihatlar mevcuttur. Halbuki bu ayrımın açık biçimde tayin edilmemesi, uygulamada ihtilâflı kararların doğmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, hakikat itibarıyla hangi sözlerin eleştiri, hangi sözlerin hakaret sınırına geçtiğinin objektif ölçütlerle belirlenmesi, izahattan varestedir ki, adalet duygusunun tesisi için elzemdir.

Yasa hükmünün gerekçesinde “Cumhurbaşkanının Devleti temsil etmesi ve Anayasada belirtilen görev ve yetkileri göz önüne alınarak onun kişiliğine yöneltilen hareketin bir bakıma Devlet kuvvetleri aleyhine cürümlerden sayılması gerektiği düşüncesinden hareketle bu madde kaleme alınmış ve Cumhurbaşkanına karşı hakaret müstakil bir suç hâline getirilmiştir” denilmektedir. Bu gerekçe, kanunun telâkki ettiği mefhûmun, Cumhurbaşkanının şahsında Devleti temsil eden bir makamın itibarı olduğuna işaret etmektedir. Bu hâliyle, bireysel bir hakka yönelen saldırı değil, bilâkis devletin otoritesine karşı işlenen bir suç mahiyetinde kabul edilmektedir. İşbu gerekçeye hukukî açıdan bakıldığında, düzenlemenin müstakil bir suç tipine dönüştürülmesi, Anayasa’da öngörülen kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ayrıca tetkik edilmelidir. Zira Cumhurbaşkanının şahsına yönelmiş ifadelerin doğrudan devlet otoritesine yönelmiş addedilmesi, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı ile hakaret arasındaki sınırın daralmasına sebep olabilmektedir. Hâlbuki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da bilhassa kamusal görev ifa eden siyasetçilerin daha geniş eleştiri sınırına katlanması gerektiği kabul edilmiştir. Bu itibarla, söz konusu düzenleme, adalet ve ölçülülük ilkeleri mucibince yorumlanmadığı hâlde, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sonucunu doğurabilecektir.

Uygulamada Cumhurbaşkanına Hakaret suçunda tutuklama kararı verilebildiği görülmektedir. Ancak bu suçun katalog suçlara girmemesi nedeniyle, tutukluluk kararlarının tartışmalı olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğu yönünde eleştiriler yapılmıştır. Bu mülâhaza, yasa ile öngörülen tedbirlerin ölçülülük ilkesi çerçevesinde tevilen uygulanmasını gerektirir. Hâliyle, ifade özgürlüğünün korunması ile kamu düzeninin tesisi arasında hakkaniyete uygun bir denge kurulmadığı takdirde, adalet mefhumu zedelenebilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2009/9-190 E., K.2009/253 K. sayılı 27.10.2009 tarihli kararında, “Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.” şeklinde değerlendirme yapıldığı görülmelidir. Bu içtihat, bilhassa ortalama insan ölçütünü esas almakta ve müteaddiden gündeme gelen “basit saygısızlık – hakaret” ayrımını izahtan varestedir bir biçimde açıklamaktadır. Bu itibarla, mahkemelerce verilecek kararların, toplumun genel telâkkisine uygun bir şekilde verilmesi gerektiği aşikârdır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu kapsamında, Yargıtay’ın içtihatlarında aranan kriterlerin yerine gelip gelmediğinin her münferit vakada tetkik edilmesi ise bir zarurettir. Zira bu yaklaşım, hem bireylerin ifade özgürlüğünden müstefit olmasına imkân sağlamakta, hem de Cumhurbaşkanının şahsında Devletin saygınlığının muhafaza edilmesi amacına hizmet etmektedir. Netice itibarıyla, suçun unsurlarının her dosya özelinde tafsilâtla değerlendirilmesi, adaletin gerçekleşmesi bakımından elzemdir.


Cumhurbaşkanına Hakaret Suçuna Dair Sık Sorulan Sorular:

1-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun kanuni dayanağı nedir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun kanuni dayanağı, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesidir. Bu madde ile kanun koyucu, Cumhurbaşkanına yönelen söz veya davranışların sıradan bir hakaret olarak değil, devlet otoritesine yönelmiş bir saldırı olarak telâkki edilmesini sağlamıştır. Şöyle ki, bireysel onur ve saygınlıktan ziyade devletin temsil makamı olan Cumhurbaşkanının itibarı korunmaktadır. Anayasa’da Cumhurbaşkanının devletin başı olduğu düzenlendiğinden, bu norm hiyerarşisi açısından da suçun meşruiyeti temellendirilmektedir. Netice itibarıyla, TCK m. 299, hukuk sistemimizde bağımsız ve müstakil bir suç tipi olarak yerini almıştır.

2-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu Türk Ceza Kanunu’nun hangi bölümünde düzenlenmiştir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar” başlıklı kısmında düzenlenmiştir. Bu tercihin mâhiyeti, fiilin bireysel bir hakka yönelen saldırı değil, devlet düzenine ve otoritesine karşı işlenmiş olmasıdır. Halbuki hakaret suçlarının genel tipi “Şerefe Karşı Suçlar” kısmında yer alırken, bu suçun farklı bir başlık altında düzenlenmesi özel bir önem atfeder. Bu sistematik tercihten istifade edilerek, suçun koruduğu hukuki yararın devletin itibarını muhafaza etmek olduğu ortaya konmaktadır. Bu itibarla, Cumhurbaşkanına hakaret suçu yalnızca bireysel değil, kamusal düzeni ilgilendiren bir suç olarak telâkki edilmiştir.

3-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası nedir?

TCK m. 299/1’e göre bu suçun temel cezası, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Kanun koyucu, bu cezayı belirlerken hakaret suçunun genel tipinde öngörülenden daha yüksek bir alt sınır öngörmüştür. Bu durum, Cumhurbaşkanına yönelen hakaretin devletin otoritesine karşı işlenen bir fiil olarak daha ağır telâkki edilmesinden kaynaklanmaktadır. Lakin bu ağırlaştırmanın ifade özgürlüğüyle çatışma ihtimali, doktrinde ve AİHM kararlarında sıkça mülâhaza edilmiştir. Netice itibarıyla, cezanın ağırlığı suçun kamusal tehlikesine binaen öngörülmüş olsa da ölçülülük ilkesi çerçevesinde yorumlanması gerekmektedir.

4-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun nitelikli halleri nelerdir?

TCK m. 299/2’de düzenlenen nitelikli haller, aleniyet ve basın-yayın yoluyla işlenmedir. Suçun alenen işlenmesi hâlinde ceza altıda bir oranında, basın-yayın yoluyla işlenmesi hâlinde ise üçte bir oranında artırılmaktadır. Bunun gerekçesi, aleni ve kitle iletişim araçlarıyla işlenen hakaretin toplumsal etkisinin daha ağır olmasıdır. Misal olarak, televizyon yayınında kullanılan aşağılayıcı sözler, bireysel düzeyde kalan ifadelerden daha geniş etkiye sahip olur. Bu nedenle kanun, suçun topluma yansıyan etkisini göz önünde bulundurarak cezayı ağırlaştırmıştır.

5-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunda soruşturma için özel izin şartı var mıdır?

TCK m. 299/3 mucibince, bu suçtan dolayı kovuşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanının izni gerekmektedir. Bu şart, siyasi nitelikli suçlamaların yargıya taşınmasında bir filtre işlevi görmekte ve müteaddiden açılabilecek davaların sınırlanmasını hedeflemektedir. Ancak bazı hukukçular bu düzenlemenin yargı bağımsızlığına aykırı telâkki edilebileceğini ileri sürmektedir. Hâlbuki burada amaç, siyasî polemiklerin yargı organlarını gereksiz şekilde meşgul etmesini önlemektir. Netice olarak, bu izin şartı uygulamada hem bir koruma hem de bir sınırlama fonksiyonu icra etmektedir.

6-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun hukuki konusu nedir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun hukuki konusu, Cumhurbaşkanının şahsında devletin itibarı ve otoritesidir. Şöyle ki, suç yalnızca bireysel şeref ve saygınlığı değil, devlet otoritesini zedeleyebilecek mahiyetiyle koruma altına alınmaktadır. Bu yönüyle suçun, toplumsal düzenin korunmasına dair fonksiyonu ön plandadır. Halbuki sıradan hakaret suçunda korunan yarar bireysel onur ve şereftir. Bu itibarla, suçun hukuki konusunu devletin temsili makamının saygınlığı olarak telâkki etmek izahtan varestedir.

7-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu, basit hakaretten neden ayrılmıştır?

Basit hakaret suçundan ayrılmasının nedeni, Cumhurbaşkanına yönelik hakaretin yalnızca bireysel hakları değil, devletin itibarını da zedelemesidir. Kanun koyucu bu ayrımı, suçun müstakil bir maddede düzenlenmesiyle ortaya koymuştur. Bu ayrım, Cumhurbaşkanının devletin başı sıfatıyla farklı bir koruma düzeyine sahip olmasıyla açıklanabilir. Ancak doktrinde, bu farklılaştırmanın eşitlik ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmadığı hususunda ihtilâflar vardır. Bu nedenle, ayrımın anayasal değerler çerçevesinde tafsilâtla yorumlanması gerekir.

8-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu bağlamında eleştiri ile hakaret arasındaki fark nedir?

Eleştiri, demokratik toplumlarda anayasal güvence altındaki ifade özgürlüğünün bir parçasıdır. Hakaret ise kişinin onur ve saygınlığını hedef alan, küçültücü ve aşağılayıcı nitelikte sözlerdir. Bu ayrım, bilhassa siyasetçilere yönelik ifadelerde muğlaklaşmakta, çünkü eleştiri sınırının geniş tutulması gerektiği AİHM kararlarında vurgulanmaktadır. Hâlbuki kişisel itibarı rencide eden, somut katkı sunmayan saldırılar hakaret kapsamında değerlendirilir. Bu nedenle, eleştiri-hakaret ayrımı somut olayın koşullarına göre tetkik edilmelidir.

9-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu bağlamında sosyal medyadaki ifadeler aleni hakaret sayılır mı?

Sosyal medyada yapılan hakaretler, erişim imkânı olan geniş kitlelere ulaşabildiği için aleni kabul edilmektedir. Bu durum, aleniyet unsurunun gerçekleşmesini sağlar ve cezayı artırıcı nitelikli hal kapsamında değerlendirilir. Ancak burada failin “kapalı grup” ya da “özel mesaj” ortamında hareket edip etmediği önemlidir. Netice itibarıyla, sosyal medyadaki kullanım şekline göre suçun nitelendirilmesi tafsilâtla yapılmalıdır.

10-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunda basın yoluyla hakaretin önemi nedir?

Basın yoluyla hakaret, cezanın en ağırlaştırıcı nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Bunun nedeni, basının toplum üzerindeki etkisi ve yaygınlık derecesidir. Misal olarak, gazete manşetinde veya televizyon programında sarf edilen hakaret içerikli ifadeler geniş kitlelere ulaşır ve kamu otoritesine daha ciddi zarar verir. Ancak basın özgürlüğü anayasal güvence altındadır; bu nedenle hakaretin sınırları dar yorumlanmalı, ifade özgürlüğü göz ardı edilmemelidir. Netice olarak, basın yoluyla hakaretin suç teşkil edip etmeyeceği her somut olayda ölçülülük ilkesi çerçevesinde tetkik edilmelidir.

11-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu için tutuklama kararı verilebilir mi?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, katalog suçlar arasında sayılmadığından tutuklama kararı verilmesi tartışmalı bir husustur. Kanun gereği tutuklama, ölçülülük ilkesi mucibince ancak zorunlu hâllerde başvurulabilecek istisnai bir tedbirdir. Halbuki uygulamada kimi mahkemeler, bu suçtan ötürü tutuklama kararı vermekte, bu da AİHM içtihatlarıyla çelişmektedir. Zira ifade özgürlüğü alanına giren bir fiil nedeniyle hürriyetten yoksun bırakma, demokratik toplum düzeninde istisnai telâkki edilmelidir. Netice itibarıyla, tutuklama kararları hukuk devleti ilkesine uygunluk bakımından tafsilâtla tetkik edilmelidir.

12-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile ilgili dosyalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne yönde karar vermektedir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, siyasetçilere yönelen ifadelerin sıradan kişilere yönelen ifadelerden daha geniş bir eleştiri sınırı içinde değerlendirilmesi gerektiğini müteaddiden belirtmiştir. Şöyle ki, siyasetçiler kamuoyuna açık tartışmalarda yer almakta ve eleştirinin nesnesi olmaya katlanmak durumundadır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanına yönelik sözlerin cezalandırılması, ifade özgürlüğünün ihlali olarak telâkki edilebilmektedir. Halbuki AİHM, kişisel hakareti değil, kamusal tartışmaya katkı sağlayan sert eleştirileri koruma kapsamına almaktadır. Bu itibarla, Türk yargısının bu kararlardan istifade ederek yorum geliştirmesi izahtan varestedir.

AİHM’in yerleşik içtihatları, ifade özgürlüğünün yalnızca “zararsız” veya “herkesçe kabul gören” görüşler için değil, aynı zamanda “şoke edici, rahatsız edici veya incitici” nitelikteki görüşler için de geçerli olduğunu vurgulamaktadır. Bu yaklaşım mucibince, Cumhurbaşkanına yönelen eleştiriler kimi zaman toplumun genel telâkkisine göre sert veya ölçüsüz telâkki edilse dahi, eğer kamusal tartışmaya katkı sağlama maksadını taşıyorsa ifade özgürlüğü sınırında kabul edilmelidir. Aksi hâlde, siyasî tartışmaların canlılığı ve demokratik çoğulculuk zedelenmiş olur. Bu çerçevede Türk yargısı, içtihatlarını geliştirirken AİHM standartlarını göz ardı etmemeli, bilhassa “demokratik toplum düzeninde gerekli olma” testini titizlikle tatbik etmelidir.

Diğer yandan, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun mevcut düzenlenişi, devletin otoritesini koruma amacını öne çıkarmakla birlikte, hak ve özgürlükler arasında adil denge kurma yükümlülüğünü de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda, hakaretin cezalandırılmasında ölçülülük ilkesi ve zorunlu toplumsal ihtiyaç kriteri esas alınmalı; bilâkis, sırf devlet otoritesini güçlendirme saikiyle yapılan geniş yorumlar, hakikat itibarıyla ifade özgürlüğünün özünü zedelemektedir. Bu itibarla, mahkemeler her somut olayda suçun unsurlarını tafsilâtla tetkik ederek, kamusal eleştiri ile kişisel saldırıyı birbirinden ayırmalı ve demokratik değerlerin korunması yönünde mülâhaza geliştirmelidir.

13-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları nelerdir?

Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici fiil veya sözlerin bulunması gerekir. Failin isnadı, toplumun ortalama telâkkisine göre küçük düşürücü, aşağılayıcı veya incitici olmalıdır. Hâlbuki basit saygısızlıklar, kaba sözler veya rahatsız edici ifadeler suçun oluşması için yeterli değildir. Yargıtay içtihatları da bu ayrımı vurgulamış, özel duyarlılığın ölçü olmayacağını belirtmiştir. Netice itibarıyla, suçun unsurlarının tespiti her somut olayda tafsilâtla tetkik edilmelidir.

14-) Cumhurbaşkanı eleştirilebilir mi?

Demokratik toplumlarda Cumhurbaşkanı da eleştiriye tâbi bir siyasal aktördür. Eleştiri, anayasal güvence altındaki ifade özgürlüğünün doğal uzantısıdır. Ancak eleştiri ile hakaret arasındaki çizgiye dikkat edilmelidir; eleştirinin kamu yararına katkı sağlayan, olgusal temeli bulunan ve ölçülü olması gerekir. Bilhassa siyasal faaliyetler ve icraatlara yönelik eleştiriler, hakaret suçu kapsamına girmemelidir. Bu itibarla, her somut olayda eleştirinin sınırları adalet duygusu ve demokratik değerler çerçevesinde tetkik edilmelidir.

15-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun faili kim olabilir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun faili herhangi bir gerçek kişidir; failin vatandaş veya yabancı olması arasında fark yoktur. Tüzel kişilerin fail olamayacağı izahtan varestedir. Ancak yabancıların Türkiye’de bu fiili işlemeleri hâlinde yargılama yetkisi Türk mahkemelerine aittir. Bu durum, ceza hukukunun şahsilik ilkesine mukabilinde, devletin kendi otoritesini koruma gereğiyle açıklanır. Netice itibarıyla, bu suçun faili bakımından özel bir sınırlama öngörülmemiştir.

16-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun mağduru kimdir?

Bu suçun mağduru, görevdeki Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdiğinde, kişinin bu kapsamdaki özel koruması da sona erer. Dolayısıyla eski Cumhurbaşkanına yönelen hakaretler, genel hakaret suçu kapsamında değerlendirilir. Bu ayrım, suçun korunmak istenen hukuki yararıyla doğrudan bağlantılıdır; zira korunan menfaat devlet otoritesidir. Bu itibarla, mağdurun yalnızca görevdeki Cumhurbaşkanı olduğu izahtan varestedir.

17-) Eski Cumhurbaşkanına hakaret bu kapsama girer mi?

Eski Cumhurbaşkanına hakaret TCK m. 299 kapsamında değerlendirilmez. Görevden ayrılan kişinin onuru ve saygınlığı, genel hakaret suçunun koruma alanına girer. Bu yaklaşım, kanunun koruduğu menfaatin birey değil, görevdeki makam olduğunu açıkça göstermektedir. Halbuki eski Cumhurbaşkanına karşı da devlet otoritesine zarar verilebileceği yönünde doktrinde mülâhazalar ileri sürülse de, yasa koyucu bu yorumu kabul etmemiştir. Bu nedenle, suçun kapsamı görevdeki Cumhurbaşkanıyla sınırlıdır.

18-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu hangi hareketlerle işlenebilir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, sözlü, yazılı, görüntülü veya fiili hareketlerle işlenebilir. Misal olarak, hakaret içerikli bir karikatür veya sosyal medyada paylaşılan yazı bu suçu oluşturabilir. Yargıtay, hakaretin yalnızca sözle değil, hareket ve sembollerle de gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Hâlbuki fiilin hakaret niteliği taşıyıp taşımadığı, toplumun ortalama değerlerine göre tetkik edilmelidir. Bu itibarla, her türlü ifade biçimi bu suçun konusu olabilir.

19-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunda tebbüs mümkün müdür?

Hakaret suçu genel olarak ani suç niteliğinde olduğundan teşebbüse elverişli değildir. Ancak bazı durumlarda failin iradesi dışında fiil tamamlanmadan engellenmesi hâlinde teşebbüs hükümlerinin uygulanması gündeme gelebilir. Örneğin, bir mektubun gönderilmeden ele geçirilmesi teşebbüs olarak değerlendirilebilir. Bu husus, doktrinde ihtilâflı olmakla birlikte, ceza hukukunun genel prensipleri mucibince mümkündür. Netice itibarıyla, hakaret suçu esasen tamamlandığı anda oluşur, teşebbüs ancak istisnai telâkki edilebilir.

20-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu bağlamında zincirleme suç hükümleri uygulanır mı?

Evet. Aynı kişiye karşı farklı zamanlarda müteaddiden işlenen hakaret fiilleri zincirleme suç hükümlerine tâbi olur. Bu durumda fail hakkında tek bir ceza verilir, ancak ceza artırılarak uygulanır. Yargıtay da bu hususta istikrarlı içtihatlar geliştirmiştir. Netice itibarıyla, Cumhurbaşkanına yönelen tekrarlayan hakaret fiilleri zincirleme suç kapsamında tafsilâtla değerlendirilmektedir.

21-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun manevi unsuru nedir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, yalnızca kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığını hedef alan bir irade ile hareket etmesi gerekir. Taksirle, yani istemeden veya dikkatsizlikle hakaret suçu işlenemez. Halbuki mizah ya da eleştiri amacıyla sarf edilen sözler bazen hakaret gibi algılansa da, kastın varlığı her somut olayda tafsilâtla tetkik edilmelidir. Netice itibarıyla, suçun manevi unsuru kast olup, failin saiki ise cezanın belirlenmesinde dikkate alınır.

22-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun ifade özgürlüğü ile çatışması nasıl çözülür?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, anayasal bir hak olan ifade özgürlüğüyle sıkça çatışmaktadır. Bu durumda hâkimler, ölçülülük ilkesi çerçevesinde hakların dengelenmesine çalışmalıdır. AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere, kamu yararına ilişkin konularda yapılan sert eleştiriler cezalandırılmamalıdır. Halbuki kişisel onuru hedef alan, aşağılayıcı ve değersizleştirici ifadeler suç kapsamına girer. Bu itibarla, ifade özgürlüğü ile hakaret arasındaki sınır, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve adalet mefhumu gözetilerek tayin edilmelidir.

23-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu bağlamında hakaret içeren karikatür suç sayılır mı?

Hakaret suçu yalnızca sözle değil, karikatür gibi görsel yollarla da işlenebilir. Eğer karikatür, Cumhurbaşkanının kişiliğini küçük düşüren, toplum nezdinde itibarsızlaştıran unsurlar içeriyorsa suç oluşur. Ancak hiciv sınırında kalan ve siyasal eleştiri niteliği taşıyan karikatürler ifade özgürlüğü kapsamında telâkki edilmelidir. Bu nedenle, karikatürün eleştirel mi yoksa hakaret edici mi olduğunun tafsilâtla tetkiki gerekir. Netice itibarıyla, mizahın koruma alanı geniştir, ancak onur kırıcı unsurlar sınırı aşar.

24-) Cumhurbaşkanına hakaretin aleni olup olmadığı nasıl belirlenir?

Aleniyet, fiilin belirsiz sayıda kişiye ulaşabilecek şekilde işlenmesini ifade eder. Suçun aleni olup olmadığı, fiilin işlendiği yer, kullanılan iletişim aracı ve hedef kitlenin niteliğine göre değerlendirilir. Misal olarak, sosyal medya paylaşımları aleni sayılırken, kapalı grup mesajları aleniyet unsuru doğurmayabilir. Halbuki iki kişinin kendi arasında gerçekleştirdiği bir konuşma genellikle aleni değildir. Bu itibarla, aleniyetin gerçekleşip gerçekleşmediği her vakada tetkik edilmelidir.

25-) Cumhurbaşkanına hakaret suçu için uzlaşma mümkün müdür?

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, uzlaşmaya tabi suçlar arasında sayılmamaktadır. Bunun nedeni, suçun yalnızca bireysel bir hakka değil, devletin otoritesine yönelmiş kabul edilmesidir. Dolayısıyla fail ile mağdur arasındaki anlaşma, kamu düzenini ihlâl eden bu suçu ortadan kaldırmaz. Halbuki diğer bazı hakaret suçları bakımından uzlaşma yolu mümkündür. Netice itibarıyla, bu suç müstesna tutularak uzlaşma kapsamı dışında bırakılmıştır.

26-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunda Cumhurbaşkanının şikâyeti gerekir mi?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda soruşturma ve kovuşturma re’sen yürütülür. Yani mağdurun şikâyetçi olması şart değildir. Ancak kovuşturmanın başlayabilmesi için Adalet Bakanının izni aranır ki bu, suçun özel takip rejiminin bir parçasıdır. Halbuki genel hakaret suçlarında mağdurun şikâyeti çoğu zaman gerekli şarttır. Bu itibarla, bu suçta şikâyet şartı aranmaması kamu düzeniyle olan doğrudan ilişkisini göstermektedir.

27-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası ertelenebilir mi?

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan hükmedilen ceza, şartları oluştuğu takdirde ertelenebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu ve TCK’nın genel hükümleri burada da uygulanır. Failin sabıkasız oluşu, pişmanlık göstermesi ve cezanın süresi ertelemeye imkân tanıyorsa hâkim bu yola gidebilir. Ancak suçun siyasal niteliği nedeniyle bazı durumlarda erteleme kararları kamuoyu nezdinde tartışma yaratabilir. Netice itibarıyla, ceza ertelemesi hâkimin takdirinde olmakla birlikte hukuki imkân dâhilindedir.

28-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun zamanaşımı süresi nedir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Bu süre, TCK’nın genel hükümleri gereğince cezanın üst sınırı dikkate alınarak belirlenmiştir. Zamanaşımı süresi dolduktan sonra kamu davası açılması veya devam etmesi mümkün değildir. Bu düzenleme, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin bir yansımasıdır. Netice itibarıyla, zamanaşımı süresi geçtikten sonra fail hakkında yargılama yapılamaz.

29-) Cumhurbaşkanına hakaret eden yabancı ülke vatandaşı nasıl yargılanır?

Yabancı bir kişinin Türkiye’de Cumhurbaşkanına hakaret etmesi hâlinde, fiil Türkiye’de işlendiği için Türk mahkemeleri yetkilidir. Eğer fiil yurtdışında işlenmişse, Türk Ceza Kanunu’nun 12. maddesi kapsamında devletin zararına işlenmiş suç olarak değerlendirilebilir. Bu durumda failin Türkiye’de yargılanabilmesi, Adalet Bakanının talebi ve failin Türkiye’de bulunması şartına bağlanabilir. Halbuki sıradan hakaret suçlarında bu kadar geniş yetki kullanılmaz. Bu itibarla, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun milletlerarası boyutu da dikkate alınarak yorum yapılmalıdır.

30-) Cumhurbaşkanına hakaret suçunun eleştirilen yönleri nelerdir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun en çok eleştirilen yönü, ifade özgürlüğünü daraltma potansiyeline sahip olmasıdır. Doktrinde ve uygulamada, siyasal eleştirilerin cezalandırılma riskinin demokratik toplum düzenine zarar vereceği mülâhaza edilmektedir. Ayrıca tutuklama kararlarının verilmesi, AİHM içtihatlarıyla bağdaşmadığı için tartışma yaratmaktadır. Yine basın yoluyla hakaretin cezayı ağırlaştırması, basın özgürlüğünün sınırlarının daraltıldığı yönünde eleştirilere yol açmaktadır. Netice itibarıyla, bu suçun yeniden düzenlenmesi gerektiği yönünde hukuk çevrelerinde güçlü görüşler bulunmaktadır.