Çocuk Görüşme (Kişisel İlişki) Düzenlemesi Talepleri

Çocuk görüşme (kişisel ilişki) düzenlemesi, velayet kendisine verilmeyen ebeveyn ile çocuk arasında kurulması gereken ve çocuğun üstün yararı mefhûmu mucibince anayasal güvence altında telâkki edilen, hâkim tarafından gün, saat ve mekânı belirlenen hukukî bir müessesedir.

Çocuk görüşme (kişisel ilişki) düzenlemesi talepleri, Türk Medeni Hukuku’nda velayet hakkı kendisine bırakılmayan ebeveyn ile çocuk arasında tesis edilmesi gereken önemli bir kurumdur. Bu kurumun mâhiyet itibarıyla bir hak ve yükümlülük doğurduğu izahtan varestedir. Zira çocuk, her iki ebeveynle de kişisel ilişki kurabilme hakkına sahiptir; ebeveyn ise bu hakkın kullanımını kolaylaştırma yükümlülüğü altındadır. Şöyle ki, kişisel ilişki düzenlemeleri yalnızca anne veya babanın talebiyle değil, çocuğun üstün yararı mefhûmuna binâen hâkim tarafından da re’sen dikkate alınabilmektedir.

Bu çerçevede, avukat tarafından hazırlanacak talepler, hukuki temsilin teknik yönünü ortaya koyar. Taleplerin hazırlanmasında, çocuğun yaşı, eğitim durumu, sağlık koşulları ve sosyal çevresi tetkik edilerek uygun gün, saat ve mekân belirlenmesi gerekir. Halbuki uygulamada kimi zaman bu taleplerin ebeveynler arasında ihtilafen ortaya çıktığı görülmektedir. Bu hâllerde mahkeme, uzman raporları ve sosyal inceleme bulgularından müstefit olur.

Kanun koyucu, kişisel ilişki düzenlemesinde çocuk yararını merkeze almış, lakin ebeveynin haklarını da göz ardı etmemiştir. Bilhâssa Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri, anne ve baba arasındaki hak ve yükümlülük dengesini adalet ilkesi mucibince tanzim eder. Ancak ebeveynlerden birinin kişisel ilişki hakkını kötüye kullanması hâlinde hâkim, yasa hükümlerine müsteniden gerekli kısıtlamaları getirebilir.

Mevzuatın çizdiği sınırlar, içtihatlar yoluyla somut hâllere uyarlanmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi kararları ekseriyetle, kişisel ilişkinin çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimini desteklemesi gerektiğini vurgular. Yargıtay’ın yerleşik yaklaşımı da bu müesseseyi, çocuk açısından vazgeçilmez bir hak olarak telâkki eder. Bu bakış açısı, çocuğun birey olarak bağımsız menfaatlerinin korunması gerektiği hakikatini yansıtır.

Anayasa Mahkemesi’nin mülâhazaları ise aile hayatına saygı hakkı kapsamında kişisel ilişki düzenlemesini değerlendirmektedir. Çocuğun ebeveyniyle bağlarını sürdürmesinin anayasal güvence altında olduğu hükmünce ifade edilmektedir. AİHM içtihatları da müteaddiden, ebeveyn ile çocuk arasındaki bağın koparılmaması gerektiğini, bilâkis devletin bu bağı koruyucu tedbirler almasının zorunlu olduğunu belirtmektedir.

Çocuk görüşme düzenlemelerinde, tarafların kötü niyetli davranışları hâlinde güvenlik tedbirleri teklif edilmesi mümkündür. Avukat, hazırladığı mütalaada, çocuğun teslimi sırasında kolluk gözetiminin sağlanması yahut görüşmenin nezaret altında yapılması gibi öneriler getirebilir. Bu hususlar, yasa hükümlerinin ruhuna uygun şekilde çocuğun huzurunu temin etmeyi amaçlar.

Çoğu kez kişisel ilişki düzenlemeleri, ebeveynler arasındaki çatışmanın bir yansıması olarak yargıya taşınır. Ancak hukuk bürosu tarafından yapılan doğru yönlendirmeler, tarafların hak ve menfaatlerini korurken çocuğun üstün yararını da merkeze alır. Bu noktada hukukun yalnızca kurallar bütünü değil, aynı zamanda toplumsal barışı tesis eden bir adalet aracı olduğu mefhumunu gözden uzak tutmamak gerekir.

Velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin kişisel ilişki kurması, çocuğun ruhsal bütünlüğü bakımından büyük önem arz eder. Hâliyle bu ilişkinin düzenlenmesi, sadece ebeveynin talebi değil, çocuğun esenliğinin sağlanması için de zaruridir. Müstesna hâllerde, örneğin ebeveynin çocuğun güvenliğini tehlikeye düşürecek davranışları söz konusuysa, kişisel ilişki hakkı sınırlanabilir.

Tetkik edilen vakalarda, mahkemelerin çoğunlukla sosyal hizmet uzmanlarının raporlarına istinat ettiği görülmektedir. Bu raporlar, çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarını tafsilâtla ortaya koyar. Hâliyle hâkim, ebeveynler arasındaki çatışmayı değil, çocuğun yararını ön planda tutarak karar verir.

Mevzuat hükümleri mukabilinde kişisel ilişki hakkı, çocuk için bir hak, ebeveyn içinse bir yükümlülük telâkki edilmektedir. Halbuki uygulamada ebeveynlerden biri bu hakkı çocuğun diğer ebeveynine karşı bir baskı aracı olarak kullanabilmektedir. Bu tür hâller, hem yargı mercilerince hem de icra organlarınca titizlikle denetlenir.

Avukat, bu sürecin tüm safhalarında müvekkiline hukukî destek sunar. Talebin hazırlanmasında, uygulanacak kanun hükümlerinin tetkiki ve içtihatların değerlendirilmesi büyük önem taşır. Zira kişisel ilişki düzenlemesi yalnızca formel bir karar değil, çocuğun günlük yaşamını doğrudan etkileyen bir hukuki müessese hükmünce işlerlik kazanır.


Bu düzenlemelerin adalet mekanizması içerisindeki işlevi, çocuğun bireysel haklarının korunmasıdır. Ebeveynler arasındaki çekişmeden bağımsız olarak, çocuğun yüksek yararı her daim önceliklidir. Mahkemelerin bu doğrultuda verdiği kararlar, toplumda adalet duygusunun yerleşmesi açısından da önem arz etmektedir.

Kimi zaman kişisel ilişki düzenlemelerinin icrası sırasında icra daireleri ve kolluk kuvvetleri devreye girmektedir. Bu icra süreci, çocuğun menfaatine zarar vermeyecek şekilde düzenlenmeli ve uzman gözetimi altında yürütülmelidir. Bu bağlamda, uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi için mevzuatın geliştirilmesi gerektiği yönünde hukukî mülâhazalar mevcuttur.

Son tahlilde, çocuk görüşme düzenlemesi hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk normları çerçevesinde korunmakta ve düzenlenmektedir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, bu müessesenin temel taşıdır. Bu ilke mucibince, mahkemeler ebeveynler arasındaki ihtilafları değil, çocuğun huzurunu ve sağlıklı gelişimini önceleyen kararlar verir. Böylece kişisel ilişki düzenlemeleri, adaletin somut tezahürü olarak aile hukukunun merkezinde yer alır.