Nafaka ve Tazminat Davaları
Boşanma davası sürecinde talep edilebilecek tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile kusurlu eşe karşı açılabilecek maddi ve manevi tazminat davası, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen, eş ve çocuk haklarını korumaya yönelik hukukî müesseselerdir.
Boşanma sürecinde istenecek olan üç tür nafaka mevcuttur. Boşanma davasında hükmedilecek tedbir nafakası, boşanma sürecinde maddi zorluğa düşecek eş için ödenecektir. İştirak nafakası, müşterek çocukların bakım masraflarına katılma amaçlı olarak verilmektedir. Mahkemece yapılacak sosyal durum araştırması ve tahkikat ile, boşanma sonrası maddi standardını kaybedecek olan eş için yoksulluk nafakasına hükmedilmektedir.
Nafaka hükümlerinin dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri olup, bilhassa 169. madde tedbir nafakasına, 182. madde iştirak nafakasına ve 175. madde yoksulluk nafakasına ilişkindir. Avukat desteğiyle açılacak davalarda, bu maddelerin içtihatlara göre tevilen uygulanması, adil bir kararın tesisinde mühimdir. Zira mevzuat, her üç nafaka türünün de birbirinden ayrık gerekçelere dayandığını ortaya koymaktadır. Tedbir nafakası, dava sürecinin yaratacağı geçici mağduriyetin önüne geçmeyi amaçlarken; iştirak nafakası çocuğun yaşına, eğitimine ve sosyal düzeyine uygun bir yaşam standardının sürdürülmesi için öngörülmüştür. Yoksulluk nafakası ise, boşanma neticesinde ciddi bir gelir kaybına uğrayacak eşin, yaşamını sürdürebilecek ölçüde bir destek almasını temin etmeye yöneliktir.
Şu soru önemlidir: Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken yalnızca tarafların beyanlarına mı dayanır? Cevap hayırdır. Hukuk muhakemeleri usulü gereğince mahkeme, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını tetkik etmek amacıyla, Sosyal İnceleme Raporu talep edebilir, gelir araştırması yapabilir ve gerektiğinde tanık dinleyebilir. Bu sebeple, nafaka miktarının tayini yalnızca beyanlarla değil, dosyaya sunulan somut delillerle mümkün olmaktadır. Hukuk bürosu tarafından hazırlanacak dilekçelerde, bu delillerin tafsilâtla sunulması, hakkaniyete uygun bir kararın sağlanması bakımından elzemdir. Hâlbuki uygulamada kimi zaman nafaka talepleri ile maddi gerçeklik arasında mühim çelişkiler doğabilmektedir. Bir tarafın geliri gizlemesi, malvarlığını muvazaalı şekilde devretmesi veya gerçek gelirini düşük göstermek istemesi hâlinde, nafaka hakkı zarara uğrayabilir. Bu durumlarda, avukat marifetiyle açılacak ek taleplerle mal beyanı istenebilir ya da icra müdürlüğü nezdinde araştırma yapılması sağlanabilir. Yargılama sürecinde ortaya çıkan bu tür fiilî durumlar, hukukî muvazaa iddialarını da beraberinde getirmekte olup, müstakil dava yoluna gidilmesini zarurî kılabilir.
Boşanma davalarında istenebilecek üç farklı nafaka türü bulunmaktadır. Bunlar; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası (çocuk bakım nafakası) şeklinde sıralanabilir. Bu üç nafakanın veriliş amaçları birbirinden farklıdır. Tedbir nafakası, boşanma davası sürerken taraflardan birisinin müşkül duruma düşmesi nedeniyle bu kişiye tedbir nafakası ödenebilir. İştirak nafakası (çocuk bakım nafakası) çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla verilirken, yoksulluk nafakası, boşanma sonrası maddi standardını kaybedecek kişiye verilmektedir.
Bu nafaka türlerinin her birinde farklı hukukî şartların gerçekleşmesi gerekir. Misal olarak, yoksulluk nafakası talep edebilmek için talep eden eşin, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu olmaması gerekmektedir. Bu mefhum, Yargıtay içtihatlarında da vurgulanmakta olup, "hak edenin korunması" ilkesiyle örtüşmektedir. Aynı şekilde iştirak nafakası, çocuğun velayetinin kimde olduğuna bakılmaksızın, her iki ebeveynin mali gücüne göre belirlenmelidir. Bu noktada, "çocuğun üstün yararı" ilkesi, nafaka takdirinde belirleyici olmaktadır.