İhracat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin Değerlendirilmesi

İhracat Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, idarî terminoloji güncellenmiş, konsinye ve e-ihracat başta olmak üzere ihracat türlerine dair tanımlar genişletilmiş, gümrük işlemleri ve izin süreçlerine ilişkin süre ve usuller netleştirilmiş, offset, takas ve bağlı muamele gibi özel ihracat biçimleri ayrıntılandırılmış, böylece ihracat işlemlerinde hukukî öngörülebilirlik, uygulama birliği ve dijital uyumluluk sağlanarak dış ticaret sisteminin etkinliği artırılmış ve mevzuat, çağdaş ticaret yapısına uygun hâle getirilmiştir.

Avukat Dr. Tolga Ersoy | 09/05/2025

Türkiye’de ihracatın düzenlenmesine ilişkin normatif çerçeveyi oluşturan İhracat Yönetmeliği, dış ticaret rejiminin teknik boyutlarını düzenlemekle kalmayıp, aynı zamanda devletin ekonomik stratejisinin hukukî zeminini de tesis eder. 6 Mayıs 2025 tarihli 32892 sayılı Resmî Gazete’de neşredilen “İhracat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile önemli değişiklikler getirilmiştir. 2006 tarihli ve 26190 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik, geçen süre zarfında birçok kez tadil edilmiş olup, en son yapılan değişikliklerle hukukî ve idarî terminolojide kayda değer bir revizyona gidilmiştir. Bu bağlamda, “İhracat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” bilhassa idare hukuku, dış ticaret hukuku ve uygulamaya ilişkin içtihatlara olan yansıması bakımından mühimdir.

Yönetmeliğin 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu” ibaresinin kaldırılması, idarî yapıdaki değişimin mevzuata yansımasını ifade etmektedir. Bu değişiklik, idarî teşkilatın yeniden yapılandırılması sürecinde kullanılan terminolojide yeknesaklık sağlamak amacı taşımakta olup, kamu gücünün normatif işleyişi açısından izahtan varestedir. Nitekim benzer düzenlemeler, ekseriyetle Anayasa Mahkemesi kararlarında da yer almaktadır.

Tanımların düzenlendiği 4’üncü maddenin kapsamı genişletilmiş; başta “bağlı muamele”, “offset”, “e-ihracat”, “konsinye ihracat” gibi mefhumlar, tafsilâtla ele alınmıştır. Bu tanımlar, yalnızca idarî uygulamalar açısından değil, aynı zamanda ticaret hukukunun müteaddiden ilişkilendiği gümrük, maliye ve vergi mevzuatları açısından da önem arz eder. Misal olarak, “offset” kavramı yalnızca ihale hukuku bağlamında değil, uluslararası kamu alımları sistemine entegre edilmiş yerli katkı oranının tespiti bakımından da mühimdir.

Burada şu sorunun yöneltilmesi yerinde olacaktır: “Offset anlaşmalarının ihracat hukukunda düzenlenmesi, uluslararası rekabet bakımından ne tür avantajlar sağlar?” Cevaben belirtmek gerekir ki, offset yükümlülüğü, Türkiye’de üretim yapan firmaların uluslararası kamu ihalelerine katılımda rekabet avantajı elde etmesini sağlar; zira bu yükümlülük, ihracatın yerli üretimle bağlantısını kuvvetlendirerek ülke ekonomisine katma değer sunar.

Yönetmeliğin 9’uncu maddesinde konsinye ihracat prosedürleri ayrıntılandırılmış; başvuru, beyannamenin sunumu, kesin satış bildirimi ve sürelerin tayini gibi hususlar düzenlenmiştir. Bu minvalde İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin yetkileri genişletilmiştir. Bununla birlikte, Yargıtay içtihatlarında da sıklıkla vurgulandığı üzere, idarî işlemlerin açık, belirli ve ölçülü olması gerekmektedir. Bu yönüyle, ilgili maddenin düzenleniş tarzı, idarî yargı denetimi bakımından da değerlendirilebilir mâhiyettedir.

Aynı maddenin 6’ncı fıkrasında belirtilen “ihracat süresi içinde kesin satış yapılmazsa malın yurda getirilmesi gerektiği” hükmü, gümrük mevzuatına paralel bir düzenleme olarak telâkki edilmelidir. Bu hükümde belirtilen sürelerin uzatılabilmesi imkânı, idarî takdir yetkisinin sınırlarını da göstermektedir. Şöyle ki, süre uzatımı yalnızca haklı ve zorunlu nedenlerle mümkündür; keyfîlik hâliyle değil, somut durumların tetkiki neticesinde yapılmalıdır.

Elektronik ihracatın tanımına yer verilmesi, modern ticaretin dijital platformlara kaydığı günümüzde, mevzuatın dijitalleşme eğilimine paralel bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dijital ortamda mülkiyet hakkının korunmasına dair yerleşik içtihatları da, bu alanın sadece ekonomik değil aynı zamanda temel haklarla ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.

Peki, e-ihracatın klasik ihracattan farkı yalnızca iletişim araçları mıdır? Hayır; zira e-ihracat, sadece araçların değil, aynı zamanda satışın hukuki niteliği, beyannamenin formatı, vergilendirme usulleri ve denetim mekanizmalarının farklılaşmasına da yol açar. Bu farklılık, ihracatçının yükümlülüklerine doğrudan tesir eden hukuki sonuçlar doğurur.

13, 22, 7, 10, 15 ve 19’uncu maddelerdeki ibare değişiklikleri, daha ziyade terminolojik düzeltmelerdir. “Müsteşarlık” ve “Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakan” ibarelerinin “Bakanlık” ve “Ticaret Bakanı” şeklinde değiştirilmesi, idarî terminolojideki güncellemeye uygunluk teşkil etmektedir. Bu tarz değişikliklerin normlar hiyerarşisi bakımından bir etkisi bulunmasa da, idarî işlemlerin ifasında yeknesaklık sağlaması bakımından önemlidir.

Bahse konu değişikliklerin uygulanabilirliği açısından Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinin verdiği kararlar, uygulamanın yeknesaklığını temin eden önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. Hâliyle, bu kararlar ışığında idarî mercilerin ve gümrük idarelerinin düzenlemeleri tevilen yorumlanmakta, hukukî uyuşmazlıklar açısından kıymetli örnekler sunmaktadır.

Gümrük beyannamelerinin onaylanmasında ve kaydında elektronik sistemlerin kullanılmasının mecburiyeti, idare hukukunun temel ilkelerinden olan “hizmette devamlılık” ve “etkinlik” ilkesiyle de bağdaşır. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi’nin dijital kamu hizmetlerine erişim hakkını koruyan içtihatları ile söz konusu düzenlemelerin hukukî temeli desteklenmektedir.

Ticari kiralama, transit ticaret, takas ve bağlı muamele gibi işlemlerin tanımlanması, uluslararası ticaretin karmaşık yapısının hukukî metinlerde açıkça ortaya konulmasını sağlamaktadır. Özellikle bağlı muamele, takas gibi işlemlerin para dışındaki ödeme araçlarını içermesi, klasik borçlar hukuku kavramları ile doğrudan ilişkilidir.

Bu itibarla, İhracat Yönetmeliği’nde yapılan bu değişikliklerin sadece teknik düzenlemeler olmadığı, hukukî işleyişin daha etkin, hesap verebilir ve şeffaf hâle getirilmesini hedeflediği açıktır. Mefhum olarak, bu değişiklikler, ihracat işlemlerinin hukuk devleti ilkesi mucibince yürütülmesini temin etmektedir.

Sonuç itibarıyla, ihracat süreçlerinin hukuka uygun olarak yürütülmesi, yalnızca ihracatçının değil, kamu otoritelerinin de sorumluluğundadır. Her ne kadar uygulamada mükellefler, bu tür yönetmelik değişikliklerini kendi bünyelerinde yorumlamaya çalışsalar da, ihtilafen ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklar karşısında ilgili hukukî merciler önünde yapılacak müdafaaların uzman kişilerce hazırlanması zaruridir. Bu süreçte, mevzuata vakıf, içtihatlara hâkim bir temsilcinin desteği, bireyin veya tüzel kişinin hukukî durumunu kuvvetlendirecektir. Bilâkis, keyfî yorumlar ve eksik başvurular, idarî işlemler karşısında telafisi güç sonuçlara sebebiyet verebilir. Bu nedenle, bu alanda teknik bilgisi yüksek ve uygulama tecrübesine sahip bir rehberlik, göz ardı edilmemesi gereken bir ihtiyaçtır.

İlgili Yönetmelik:

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/05/20250506-8.htm