4857 Sayılı İş Kanunu’nun profesyonel sporcuları kanun kapsamı dışında bırakması, bir sorunu da beraberinde getirmiştir: Sporcu yetiştiren antrenör, İş Kanunu kapsamında mıdır yoksa Borçlar Kanunu kapsamında mıdır?
Bu konuda Yargıtay’ın yakın tarihli bir kararı uygulamayı son derece açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2016/16083 E. 2016/17467 K. sayılı 13.6.2016 tarihli ilamı hükmü şu şekildedir:
“Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda iş mahkemesinin görevi ve uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenip çözümlenmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Sporla doğrudan uğraşan sporcunun İş Kanunu kapsamında kalmadığı açıktır. Ancak doğrudan aktif spor yapmayan, sporcuyu aktif spor yapması için hazırlayan antrenör ile aktif görevi daha çok direktif vermek olan ve takımı başarıya ulaştırma görevi de bulunan teknik direktörün sporcu sayılmaması ve İş Kanunu kapsamında bir işçi olarak kabul edilmesi gerekir. Dosya içeriğine göre, davacının dava dışı ... Spor Kulübü Derneğinde voleybol antrönörü olarak çalıştığı taraflar arasında tartışmasızdır. Yarışma ve müsabakalara aktif sporcu olarak da katılmamıştır. Bu durumda, kulübü ile arasında organik bağ bulunduğu iddiası ile ... Belediye Başkanlığına yöneltmiş olduğu davaya bakma görevi iş mahkemelerine aittir. Ayrıca davacının bağlı bulunduğu federasyonun yönetmelik veya genelgelerinde özel hakem veya tahkim şartının öngörülmesi iş mahkemesinin görevini ortadan kaldırmayacaktır. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı ilk itiraz olarak düzenlenmiştir. Davacı tarafından imzalanan sözleşmede düzenlenen tahkim şartının ilk itiraz olarak da ileri sürülmemiş olması karşısında davanın bu sebeple usulden reddedilme imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır” (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2016/16083 E. 2016/17467 K. sayılı 13.6.2016 tarihli ilamı).
Bu ilamda iki nokta önemlidir. Bunlardan birincisi, müsabık aktif sporcu olmayan, yarışmaya katılmayan antrenörün, İş Kanunu kapsamında işçi olarak kabul edileceğidir.
Dolayısıyla, antrenörler İş Kanunu’nun sağladığı tüm koruyucu hükümlerden istifade edebileceklerdir.
İkinci husus ise, tahkim hakkındadır. Yargıtay, tahkim şartının İş Mahkemelerinin görevini ortadan kaldırmayacağını belirterek, bunun bir ilk itiraz olduğunu, ilk itiraz olarak ileri sürülmemesi halinde ise kabul edilmeyeceğine hükmetmiştir.
Dolayısıyla, ilgili içtihat, antrenörlerin yaşayabileceği iş ihtilaflarında izlenmesi gereken yolu göstermesi açısından oldukça önemlidir.