Şehit yakını devlet görevlileri ile terör mağduru olup malul durumdaki memurların atamaları hakkında iki ayrı yönetmelikte düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan birincisi tüm devlet memurlarını kapsayan bir düzenleme olup, ikincisi ise Milli Eğitim Bakanlığı memurlarını kapsayan bir düzenlemedir.

Şehit yakınlarının atanma işlemleri ile ilgili başlıca yasal dayanaklardan biri, Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik, ek madde 2 hükmüdür. Madde metni şu şekildedir:

“Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, Devlet memuru olarak görev yapan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin; çalıştıkları kurum veya kuruluşların hizmet birimleri olan yerlere münhasır olmak üzere, aynı kurum içinde yer değiştirme suretiyle atanma talepleri, bu durumlarının ilgili makamlarca belgelendirilmiş olması kaydıyla, kadro imkanları da dikkate alınmak suretiyle bu Yönetmelikteki kısıtlayıcı hükümlere bakılmaksızın öncelikle yerine getirilir.”

Yönetmelik maddesi kapsamında, devlet memuru olan şehit yakınlarının atanma talepleri, kadro imkanları da dikkate alınmak suretiyle ilgili yönetmelikteki kısıtlayıcı hükümlere bakılmaksızın öncelikle yerine getirilmektedir.

Yönetmelik bağlamında başvuruların, şehit yakınlarının çalıştıkları idareye yapmaları gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan şehit yakınları için, zorunlu çalışma yükümlülüğünden muaf tutulma durumu söz konusudur.

Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin madde 44/b hükmünde, “Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, öğretmen olan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşleri” zorunlu çalışmaktan muaf tutulmuştur.

İşbu yönetmelik uyarınca, eşi şehit veya malul gazi olan öğretmenlerin, olay tarihinden itibaren altı ay içinde yer değiştirme isteğinde bulunabilmeleri mümkündür. Bu kapsama giren öğretmenlerin, yer değiştirmelerinde, bulundukları görev yerinde veya ilde çalışılması gereken süreyi tamamlama şartı aranmamaktadır.

Yönetmeliğin geçici madde 2 hükmü uyarınca, bu kapsamdaki öğretmenlerin öğretmen ihtiyacı olan istedikleri bir eğitim kurumuna atanmaları da olanaklıdır. Madde hükmü şu şekildedir:

“Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, öğretmen olan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinden hâlen zorunlu hizmetini yerine getirmekte olanlar, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ilk yer değiştirme döneminde, bir defaya mahsus olmak üzere zorunlu hizmet yükümlülüğünü tamamlamış olup olmadıklarına bakılmaksızın ve başkaca herhangi bir şart aranmaksızın alanlarında öğretmen ihtiyacı olan istedikleri bir eğitim kurumuna atanır.”

Bu kapsama giren öğretmenlerin, yer değiştirme formu, ilgili Kuvvet Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan alacakları şehit belgesi, vukatlı nüfus kayıt örneği ve kurumca istenebilecek diğer belgeleri tamamlayarak İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuru yapmaları gerekmektedir.

Boşanma davalarında sıkça karşılaşılan durumlardan biri, tanık ifadelerinin Mahkemece ne şekilde değerlendirileceğidir. Çoğu zaman yaşanan olayların şahidinin, taraflardan birinin yakın akrabaları olduğu görülmektedir. Hayatın olağan akışına göre bu son derece normaldir, zira çoğu zaman evli çiftlerin arasındaki tartışmalar aile çevresinde cereyan etmektedir. Ancak uygulamada, akrabaların yakınlık derecesini dikkate alan Mahkemenin, bu beyanlara itibar etmediği durumlar da olmaktadır.

Yargıtay’ın geçtiğimiz ay verdiği bir karar, bu konuda izlenmesi gereken yolu şüpheye mahal bırakmayacak şekilde göstermektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/20439 E. 2016/13818 K. sayılı 17.10.2016 tarihli içtihadında, ilke olarak aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Şöyle ki;

“Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (HMK m. 255) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde davalı-karşı davacı kadının eşine ‘şerefsiz, hayvan oğlu hayvan, erkeklik mi bu’ diyerek hakaret ettiği, ‘biz aşiretiz seni öldürürüm’ diyerek tehdit ettiğine dair ve olaylara çok yakın tanık sözlearine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/20439 E. 2016/13818 K. sayılı 17.10.2016 tarihli içtihadı.)

Bu içtihat, boşanma davalarında Mahkemelerin tanık beyanlarına yaklaşımında izlenmesi gereken ilkeleri göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Akraba ve hısım tanıklarının beyanları, aksi yönde deliller ve olgular mevcut olmadığında, değerden düşmeksizin itibar edilecektir.


BİZE ULAŞIN

Bizimle görüşmek istediğiniz hukuki konular hakkında iletişime geçebilirsiniz.

AVUKAT TOLGA ERSOY

Hobyar Mh. Ankara Cd. No:31
Hoşağası İşhanı Kat:2 No:307
Sirkeci-Fatih/İSTANBUL
HUKUK BÜROSU

İstanbul'da olan Avukat Tolga Ersoy Hukuk Bürosu tüzel kişiliklere ve şahıslara hukuki hizmet vermektedir. Ağırlıklı olarak Ceza Hukuku alanında Ağır Ceza Avukatı olarak çalışmakta birlikte, Aile Hukuku ve Tazminat Hukuku başta olmak üzere hukukun birçok alanlarında Avukatlık hizmeti sunmaktadır.

SOSYAL MEDYA

Avukat Tolga Ersoy'u Takip Edebilirsiniz.